Amerikalı yazar ve akademisyen Edward Said (1935-2003), post sömürgecilik araştırma alanlarının çoğu doğrudan veya dolaylı olarak onun fikirlerinden kaynaklandığı için, 20. yüzyılın en etkili düşünürleri arasında yer aldı. Aynı zamanda, enerjisinin büyük bölümünü Filistin halkını savunmaya adayan, eylem halinde bir entelektüeldi.

Çalışmalarında tartışmalı olan Said’in, hem hayranları hem de ona karşı çıkanları vardı. Onun farklı görüşleri, bir bakıma kaçınılmazdı, çünkü Said çelişkilerin adamıydı. Bir akademisyen olduğu halde zamanının çoğunu insanlara hitap ederek geçirdi. Columbia Üniversitesi’nde verdiği dersleri sık sık iptal etmek zorunda kalırdı, çünkü o saatlerde televizyona çıkmak için davetler alırdı. Hem İslam dünyasını savunan hem de kendi ifadesiyle hayatının büyük bir bölümünde kendini Yahudilere yakın hisseden Hıristiyan bir Arap’tı.

Uzun yıllarını ‘Filistin ulusu’ hedefi için çalışarak geçirdi, ancak yaşamının son on yılında bu hedeften vazgeçti. İsrailliler tarafından, bir terörist olduğu gerekçesi ile, Filistinliler tarafından da İsrail’e fazla hoşgörülü olduğu için saldırıya uğradı. Said aynı zamanda, Avrupa klasik müziği hakkında kapsamlı bir kitap yazdı ve coşkulu bir şekilde piyano çaldı.

Kahire’de büyümek…
Said 1 Kasım 1935’te, İngiliz işgali altındaki Filistin’in bir parçası olan Kudüs’te doğdu. Babası I. Dünya Savaşı’nda ABD için çalıştığı için Amerikan vatandaşı olmaya hak kazandı. Said’e İngiltere Kralı Edward VIII’in adı verildi. Babası Wadie, kırtasiye işi yapan varlıklı bir tüccardı. Said büyürken evde Arapça konuşulmadı, ev dili İngilizce idi. Babası Anglikan Kilisesi’nin bir üyesiydi. Hayatının ilerleyen zamanlarında Said, zaman zaman kendisinden, “1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla yerinden edilmiş bir mülteci” olarak bahsetse de aslında çocukluğunun çoğunu Kahire - Mısır’da geçirdi, akrabalarını ziyaret etmek için bazen Kudüs’e veya Beyrut’a seyahat etti.

Aile 1947’de kalıcı olarak Kahire’ye taşındı ve Said bir süre oradaki lüks bir İngiliz okulu olan Victoria Koleji’ne gitti. Sınıf arkadaşları arasında aktör Ömer Şerif ve Ürdün’ün müstakbel kralı Hüseyin vardı. 15 yaşındayken, Massachusetts’teki seçkin bir yatılı kurum olan Mount Hermon Okulu’na girmek için ABD’ne gitti. Birçok ülke gezmiş, fakat hiçbir yeri evi gibi hissetmemiş olan Said, burada da kendini yabancı hissetti. Sadece bir grup Yahudi arkadaşı arasında huzurlu idi. Daha sonra deneyimlediği, İngiliz eğitmenlerinden daha bağımsız düşünmeye teşvik eden Amerikan sistemi öğretmenlerini tercih etti.

Akıcı bir şekilde İngilizce, Fransızca ve Arapça konuşuyordu. Ayrıca İspanyolca, Almanca, İtalyanca ve Latince okuyabiliyordu. Princeton Üniversitesi’ne girdi, 1957’de mezun oldu ve yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı. 1964’te Harvard’da bir doktora daha aldı. 1963’te New York’taki Columbia Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak işe alınan Said, çalışma hayatının geri kalanını burada geçirdi. 1965’te yardımcı doçent, 1968’de doçent, 1970’de Karşılaştırılmalı İngiliz Edebiyatı Profesörü oldu. İki kez evlendi. İkinci karısı Mariam Cortas, Quaker tarikatına bağlıydı. Bu evlilikten bir oğlu ve bir kızı oldu.


Daniel Barenboim ve Edward W. Said, ortak bir Filistin-İsrail gençlik topluluğu olan “Doğu Batı Divan Orkestrası”nı kurdular

Oryantalizm dönemi…
İsrail 1967 yılında, 6 Gün Savaşı’nda birkaç Arap ülkesinin birleşik güçlerini mağlup etti. Bu, Said’in siyasi bilincini uyandırmaya başlayan olay oldu. “Edebi yaratıcılık hakkında başlangıçlar: Niyet ve Yöntem” (1975) isimli bir kitap yazdı, ancak edebi çalışmalarında çığır açan daha büyük bir proje üzerinde çalışıyordu. “Oryantalizm” kitabı, 1978 yılında yayınlandı. Bu kitap halen, Said’in en iyi bilinen ve en etkili eseri olmaya devam ediyor. Kitap Orta Doğu’nun Batılı tasvirleriyle ilgiliydi ve Said’in kullandığı analiz yöntemleri diğer bilim adamları tarafından, Batının, gelişmekte olan dünyanın diğer kültürleriyle ilişkilerine hızla uygulandı. Gerçekten de Said, “Batı”nın aksine “Doğu”nun, kısmen Batı sömürgeciliğinin ideolojik bir dayanağı olarak tasarlanmış bir icat olduğunu gözlemlemiştir. Said’in temel tezi, Ortadoğu kültürlerine ilişkin Batılı görüşlerin irrasyonellik, yozlaşma ve şiddet klişeleriyle dolu olduğuydu. Bu tezi göstermesi belki de kitabın en orijinal bileşeniydi.

1980’lerde Said, Filistin halkının temel haklarının tanınmasını savunduğu tamamen siyasi yazıları tanındı. New York Times’a göre Said kendisini, “birbirinden tamamen ayrı iki hayat yaşayan bir adam” olarak tanımlıyor. Bizler onu, “eylem halindeki bir entelektüel” olarak da tanımlayabiliriz. Gerçekten de Said’in kitabı “The World, the Text and the Critic”de (1983), edebiyat eleştirmenlerinin kendi kültürel varsayımlarıyla nasıl uzlaşabileceklerini ele aldı.

1977’de Said, nihai Filistin ulusunu sürdürmek amacıyla kurulan geçici bir parlamento olan Filistin Ulusal Konseyi’nin bir üyesi oldu. Bağımsızdı; Filistin lideri Yaser Arafat’ın, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ya da başka bir grubun üyesi değildi. Said Ortadoğu ile ilgili ilk kitabı “Filistin Sorunu”nu 1979’da yazdı. Şiddet kullanımını reddetti ve İsrail’in varlığını kabul etti. 1980’lerde Said, İsrail ve Filistin devletinin yan yana var olduğu iki devletli bir çözümden yanaydı. 1988’de Arafat tarafından, Filistinliler adına ABD Dışişleri Bakanı George Shultz ile müzakere etmek üzere gönderildi.

Barış sürecinde çok fazla hayal kırıklığına uğradı…
Said’in tutumu, İsrail’in Gazze şeridinde ve Batı Şeria’da işgal ettiği bölgelerin bir kısmından çekilmesini talep eden 1993 Oslo Anlaşmalarına yol açan müzakereler sırasında değişti. Filistin yönetiminin bir yöntem organı olarak kurulması ve Kudüs şehrinin statüsü gibi geri kalan konularda müzakerelerin sürdürülmesi için, Filistin liderinin iradesizliğini, müzakerelerde çok fazla yokuş yaptığını düşündüğü Filistin liderliğini eleştirdi ve 1991’de Filistin Ulusal Konseyi’nden istifa etti.

Said, Filistinlilerin özlemleriyle ilgili durumu “End of the Peace Process: Oslo and After” (2000) kitaplarında, ayrıca çok sayıda kısa yazısında ve ABD televizyon programlarında özetledi.


Siyaset ve bilimin dışında pek çok ilgi alanı vardı. Neredeyse konser düzeyinde beceriye sahip bir piyanistti, klasik müzik üzerine kapsamlı yazılar yazdı. 1990’ların başında kendisine lösemi teşhisi kondu, ancak tedaviden sonra faaliyetlerine devam edebildi. İsrailli orkestra şefi Daniel Barenboim ile birlikte, 1999’dan başlayarak Said’in ölümünden sonra beğeni kazanmaya devam eden ortak bir Filistin-İsrail gençlik topluluğu olan “Doğu Batı Divan Orkestrası”nı kurdular. 2002’de Barenboim ve Said, karşılıklı sohbetlerinin yer aldığı ortak bir kitap yayınladılar: “Parallels and Paradoxes: Explorations in Music and Society” (“Paralellikler ve Paradokslar”).

Said’in sağlık durumu 2002’de kötüleşti. O dönemde zamana karşı yarışarak yazdığı kitapları ölümünden sonra yayınlandı. Lübnan’da Quaker Hıristiyan Mezarlığına gömülmeyi vasiyet etti.

Kaynak:
Wikipedia
Encyclopedia of World Biography Website