Haber fotoğrafı: Anush Abrar

Sandra Albukrek
Ressam, film yapımcısı ve sahne tasarımcısı Sandra Albukrek İstanbul’da doğdu. Liseden sonra Fransa’ya taşınarak Paris Arts-Décoratifs’te Sanat eğitimini tamamladı.
Albukrek, çalışmalarında resim, heykel, edebiyat, kitap tasarımı ve performans sanatlarını şiirsel bir dokunuşla ustaca harmanlamakta. Sembolik ve sür reel imgeler kullandığı eserleri, adeta felsefi sohbetlere dönüşen görsel diyaloglardan oluşmakta. Çalışmalarında, sanatın herhangi bir dalının getirdiği kısıtlamalarla sınırlı kalmaya meydan okuyan Albukrek, çocukluğundan beri kişisel evreninin bir parçası olan klasik müziği tüm görsel çalışmalarının içine dokumuştur. 2018 yılından beri, canlı klasik müzik konserlerine senkronize bir şekilde eşlik etmek üzere tasarlamış olduğu çalışmalarıyla, görsel sanatlarla müziği yenilikçi bir anlayışla bir araya getiren performanslar gerçekleştirmektedir.
Eserlerine, yapımcılığı ve sanat yönetmenliği ile soluk veren sanatçı, görsel performanslarını pek çok müzik festivalinde, Martha Argerich, Nelson Goerner, Kai Schumacher, Gábor Takács-Nagy, Alexandre Kantorow, Lucas Debargue, Martin Fröst, Brendan Kane, Daniel Hope, Renaud Capuçon, Gautier Capuçon gibi dünyanın önde gelen müzisyenleri eşliğinde sergilemiştir.



Sevgili Sandra, çalışmalarını heyecan ve hayranlıkla takip ediyorum. Seneler önce Büyükada’da güzel evinizin arka tarafındaki verandada annen ile yaptığımız sohbetleri, seninle tanışmamı, Aya Yorgi’de bana “fer forje o kadar seviyorum ki, fer forje konusunda eğitim görebilirim” dediğini bugün gibi hatırlıyorum. 
Bıraktığım yerden devam edebilir misin? Eğitim hayatını ve sonrasında, kendi çizgini ne zaman ve nasıl bulduğunu anlatır mısın?
İstanbul’da Fransız okulunu bitirdikten sonra Paris’te yüksek sanat eğitimimi Ecole des Arts-Décoratifs’te tamamladım. Sahne tasarımı bölümünde okurken resim, heykel, fotoğraf alanlarına da odaklanma fırsatı buldum. Okulu bitirdikten sonra İstanbul Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu da olmak üzere birçok tiyatroda sahne tasarımı yaptım. Gerek yurtdışında gerekse Türkiye’de Can Yayınlarında birçok kitabım yayınlandı. Aynı dönemde Paris’te bir sanat atölyesi açtım ve çocuklara sanat eğitimi vermeye başladım.
Sonrasında bir süre Tel Aviv’de yaşadım, ancak hep içimde Sanat Terapisi eğitimi almak vardı ve bu isteğimi Cenevre’de yaşarken gerçekleştirme olanağı buldum.



Neden mi sanat terapisi? Çünkü hem yaratıcılığımı pekiştirmek hem de çocuklara sanat dersi verirken daha yaratıcı teknikler kullanabilmek için okudum. Ayrıca disleksik çocukların duygusal durumlarına iyi geleceğini düşündüğüm teknikler geliştirmemi sağladı.
Kendi çizgimi daha da geliştirmek adına özgürlüğümün iyi bir noktaya evrilmesi için sanat terapisinde, yaratıcılığımı sorgulayıcı ve keşfedici teknikler üzerinden hareket ettim. Bu yolculuğum beni kendi çizgime getirmiş oldu.

Resim ile müziğin buluşması
“Hayvanlar Karnavalı”na yaptığın müthiş animasyonda klasik müzik ile resmi şiirsel bir dokunuş ile birleştirdin. Bu fikir ne zaman ve nasıl doğdu? 
Bu proje benim aslında sahne tasarımı konusundaki bilgilerimi ilgilendiğim diğer sanat alanlarıyla sentezleyerek müzik ve görsel sanatları birleştirmemi sağladı.
Küçük yaşlarımdan beri klasik müzikle görsel sanatları birleştirmeyi hayal ederdim. Babam sayesinde, çocukluğumdan beri klasik müzik hayatımda önemli bir yer aldı. Doktor olan babam Musa Albukrek, aynı zamanda olağanüstü bir kemancıdır; kendisi konservatuardan da mezun olmuştur. Klasik müziğe olan bu tutkusu günlük hayatımızın bir parçasıydı. Salı akşamları müzisyen arkadaşları ile oda orkestrası provaları olurdu.



Babam evde keman çalışırken onu mutlaka dinlerdim, kendisi benimle çaldığı müziği analiz ederdi: çaldığı müziğin o dönemki resim akımlarıyla olan ilgisini düşünmemi sağlardı. Şimdi bile, aynı ülkede yaşamasak dahi, sadece müzik dinleyip yorumlamak için, her hafta fiks randevulaşırız.
2018-2019 senelerinde artık müziğe olan bu bağlılığımın resimdeki becerilerimle beslenerek daha çok boyutlu bir sanata dönüşmesini istedim. Bu bağlamda ilk olarak İsviçre’deki bazı müzik festivallerinde, orkestraya eşlik eden “live painting” performansları sergiledim.


Sandra Albukrek Victoria Hall Cenevre

Bu başlangıç bana, doğa ile iç içe ve doğayı anlatan sembolleri mitolojik hikâyelerle harmanlayarak yeni bir anlatım için ilham verdi. Böylelikle Fransız besteci Camille Saint-Saëns’ın “Hayvanlar Karnavalı”nı bir orkestra ile sahnede akan ve müzikle uyumlu bir animasyon filmi olarak yaratmak istedim. Bu eserde orijinal olan yaklaşım sadece figüratif olan unsurlar değil, soyut anlatımı da içeren sürrealist bir doğa güzellemesi olmasıdır.
Teknik olarak ise bu filmi iki buçuk senede tamamladım.

Sıra dışı ve cesur bir proje fikri…
Daha önce hiç düşünülmemiş böylesine sıra dışı bir projeyi hayata geçirmek, büyük engelleri de aşmamı gerektirdi. Büyük bir prodüksiyonu, orkestrayı ve animatör ekibini aynı projede uyum içinde çalıştırmak imkânsız görünüyordu. Buna rağmen, efsane piyanist ve arkadaşım olan Martha Argerich bu fikri heyecanla karşıladı ve gerçekleşmesi için 2021’de Cenevre’de, “Hayvanlar Karnavalı” projemin dünya prömiyerinde orkestra ile sahne aldı.


Sandra Albukrek müzik için animasyon üretiyor...
(Üstteki Kare Kodu okutarak ya da alttaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz)
https://vimeo.com/915303195?share=copy


Büyüleyici bir animasyon
Eleştirmenlerin “Hayvanlar Karnavalı” ile ilgili harika yorumlarını okudum. Bize bu yorumlardan bahseder misin?
Evet, hem eleştirmenlerden hem seyircilerden çok olumlu geribildirimler geldi.
“Live” müzisyenlerin çaldığı bir konserde, arka perdede aynı anda senkronize gelişen bir animasyon filmi olması nedeniyle, bunun eş zamanlı orkestra ile akışının hassas bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Bu zor ama çok heyecan verici işi adeta orkestra şefi ile senkronizasyon kurarak bizzat ben gerçekleştiriyorum.
2021 yılında “Hayvanlar Karnavalı” filmim Cenevre ve Luzern’de, Gábor Takács-Nagy yönetiminde piyanoda Martha Argerich ve Nelson Goerner ile icra edildi. 2023 yazında ise Verbier Müzik Festivali’nin 30. Yıl kutlaması Gala konseri için yeni bir versiyonu ile seyircilerle buluştu. Bu versiyonda yerel hayvanlar eklendi ve bu detay seyirci tarafından çok sıcak karşılandı.
Dünya çapında bilinen sayılı müzik eleştirmenlerinin de bulunduğu Verbier Festivali’nin mükemmelliği arayan izleyici kitlesi filmi çok büyük heyecanla karşıladı. Diapason dergisinin önde gelen eleştirmeni Bertrand Boissard ise, “Sandra Albukrek’in filminin şiirselliği gecenin en büyüleyici anıydı” yorumunda bulundu.



İstanbul’un bambaşka bir enerjisi var
En sevdiğin, sana ilham veren mekânlar neler?
Pek çok yer var ama özellikle belirtmeliyim ki, çok değişmesine rağmen Büyükada… İstanbul bana hiçbir şehrin veremediği kadar enerji sağlar. Paris, ikinci evim saydığım bir şehirdir. Öğrenciliğimi orada geçirdim, kızım Ada orada doğdu. Paris’e olan sevgim ve aşinalığım, orada on seneden fazla bir süre yaşamış olmamdan dolayı ayrıdır.
Aslında her şeyi ilhama bağlamanın, sanatı gerçekleştirmek için gereken yoğun çalışmayı göz ardı ettiğini düşünüyorum. O açıdan her yerde çalışabilirim ve her yer, hatta bugün yaşadığım Cenevre bile bana ilham verebilir.



Sanatçı olarak başarı kendin olabilmektir
Başarıyı bir sanatçı olarak nasıl tanımlarsın?
Bir sanatçı önce sanat eserlerini kendi olarak yaratabiliyorsa etkileme gücüne erişebilir. Sanat eserlerinin hitap ettiği kitle ile iletişim içinde olabilmesi için, eserin öncelikle sanatçısı ile iletişimde olması gerektiğini düşünüyorum. Sanatçı yaratma sürecinde eserine kendi hayat enerjisini yansıtabilmelidir. Ancak o zaman eser zamandan bağımsız olarak bu enerjiyi taşımaya ve yaymaya devam eder.
Şahsen ulaşmak istediğim noktayı başarı olarak nitelendirmektense, bütünsel bir anlayışla ortaya koyduğum sanatımın benim varoluşsal enerjimi yaygınlaştırması olarak tanımlamayı tercih ederim.

“Hayvanlar Karnavalı” İstanbul’a geliyor!
Gelecekteki projelerini ve hayalindeki projeyi anlatır mısın?
Yeni bir film projesi üzerine çalışıyorum, yine aynı konsept. Bu kez, 45 dakikalık bir oda müziği eseri seçtim. Şimdilik prodüksiyon aşamasının başındayım. Animasyon çok uzun bir süreç olduğundan kurgulamadan resimlemeye ve resimlemeden animasyona eserin meydana gelmesi yaklaşık üç buçuk sene gerektirecek.
Camille Saint-Saëns’ın “Hayvanlar Karnavalı” filmim ise dünyayı dolaşmaya başlıyor. İlk durağı, 4 Nisan’da, piyanoda Martha Argerich ile Barselona, ve hemen ardından İstanbul olacak.


CRR’in Genel Sanat Yönetmeni Murat Cem Orhan, filmimin İstanbul seyircisiyle buluşabilmesi için, 20 Nisan Cumartesi akşamı gerçekleşecek olan, kendisinin yöneteceği çok özel bir konser düzenledi.
2025 için ünlü solist ve şeflerle Londra, Luzern ve Paris’te filmim için birbirinden özel konserler programlandı.
Paris’te Théâtre du Châtelet’de filmin gösterileceği konser dönemi, Ocak 2025’te, Paris’te, Galerie Raphaël Durazzo’da filmi oluşturan orijinal resimlerden ve heykel çalışmalarımdan oluşan kişisel bir sergim olacak.