“Biz hepimiz aynıymışız meğer. Aynı şeye canımız acıyor, aynı şeye gülüyoruz. Detaylar farklı ama aslında hayat aynıymış hepimiz için fark etmeye başladım. Yazı benim hayatımda hep vardı. Yazısız bir hayat düşünemiyorum ezcümle.”

Sadece bir seyahat kitabı değil bir içsel yolculuk rehberi. Sadece açıp okumayın, satır aralarını da görün ve kitabı yaşayın diye Şalom yazarı Dalia Maya ile ilk kitabı “Ayrık Otunun İçsel Yolculuğu” hakkında bir söyleşi yaptık.

İlk ne zaman yazdın?
İlkokul iki filan herhalde. Yazdığım şeyin bir hikâye, mesaj veren bir şey olması gerekmiyor. Ben yazmayı öğrendiğimden beri yazıyorum sanırım. Öyle eski bir hikâye.


Hayata dair farkındalığın, kitapta da söylediğin gibi babanın ofisindeki atlı posterleri gördükten sonra mı başladı?
Galiba o zaman. Gördüğümü ve olanı daha rahat yorumlamaya başladım. Posterin yeri kapıdan girince pozisyonu gözümün önünde, çok net. Gözüme çarpmış kalmış. Onu düşündüğümü hatırlıyorum. Bir anlık farkındalık ve o farkındalık kalmış.

Kitaptaki yazılmış yazılar sadece Şalom’da yayınlanmış yazılar mı?
Hayır. Kendi farkındalıklarımı yazdığım, meditasyon için yazdığım yazılar. Yazdıklarımı o dönem yeni çıkan Facebook’a koyuyorum. Yazdıkça, yazdıklarım bana iyi geldi, dönüşümleri aldım. Ben yazarken orada kendimi keşfediyorum ama insanlara da iyi geliyor bu. Onlara da bir faydası dokunuyor. Biz hepimiz aynıymışız meğer, aynı şeye canımız acıyor, aynı şeye gülüyoruz. Detaylar farklı ama aslında hayat aynıymış hepimiz için fark etmeye başladım. Yazdıklarımı orada paylaştım. O zaman daha köşem de yok. Röportajlara gidiyorum galerilerde, sergilerde. Bana göre köşe yazısı illa bir fikir beyan etmeli, sadece duyurmak köşe yazısı değil. Bana köşe yaz dediklerinde böyle düşünüyordum. Sonra fark ettim ki, sergiyi geziyorum, havasından bir mesaj alıyorum. Sanatçıyla röportaj yaptığımda; “Ben böyle gördüm, böyle mi demek istediniz?” diye soruyorum ve ona öyle dedirtmek istiyorum. – “Yoo benim hiç öyle bir derdim yok!” diyor. İlla adamı benim vermek istediğim mesaja getirmeye çalışıyorum. Sonra; “Tamam öyle düşünmek istiyorsan öyle düşün” diyor. Fark ettim ki; “Benim bir mesajım varmış”. Köşe yazabilirmişim. Sonra bana ayda bir köşe verildi. Sonra ayda bir yetmemeye başladı. On beş’te bir köşe yaptık. Bu kitapta o köşeden de yazılar var. Sosyal medyada paylaştığım farkındalıkları içeren yazılar da var. Bu kitaba özel kılınmış yazılar da var. Derleme gibi gözüküyor ama kitaba özgü bir çalışma yaptık. Sanat galerilerini de çok gezdiğim için küratoryen iş yaptık. Zaten yazıları yazıyorum, her yerde paylaşıyorum, ulaşmak isteyen ulaşır, niye kitap olsun diye düşünüyordum. Ne gerek var ağaç kesmeye gibi bir yerden! Onun da, kitap yapmayı hak etmek düşüncesiyle ilgili derin bir duygudan geldiğini çok sonra anladım. Bir artı bir, iki etmiyormuş. Kitap satıldıktan ve okunmaya başladıktan sonra onu fark ettim. Yazılar bir araya gelince etkisi büyüyerek arttı. Bu yazıların kitap olmasının ve insanların kitap olarak okumasının etkisi öyle arttı. Onu izlemek çok mutlu ediyor, heyecanlandırıyor, çok ta şaşırtıyor beni.


Yazdıklarını kitap haline getirme fikri nasıl oluştu?
Yayıncım ve Editörüm sevgili Zerrin Yılmaz’ı da anmadan geçemeyeceğim. Yıllardır arkadaşlarım kitap yap diye baskı yapıyorlardı. Bir gece İspanya’dayım, gün batımı, güneşi seyrediyorum. Yalnızım. O sırada, “Evet, seyahatlerden oluşan bir kitap yapabilirim” diye düşündüm. Web sitemde bu kitaba uygun olduğunu düşündüğüm yazılarımı bir araya getirdim. Yayıncım ve Editörüm aynı kişi, daha önce tanışmıştım onunla. Ben bu kişiyle çalışacağım dedim o akşam. Aradım. İstanbul’a dönünce ofisine gittim. Süreç uzadıkça başka seyahatler oldu, onları da ekledim. Benim kitabı bununla bitirelim dediğim yazıyı o araya bir yere koydu. Kitabı o gözle okuyunca çok hoşuma gitti. Bu haliyle müthiş bir iş oldu.

Sadece seyahat kitabı değil…
O yüzden içsel yolculuğu koyduk içine.

Bir okuyucu olarak, senin yaptığın yolculukların kendi içine olanları beni ilgilendirdiği ve bir rota çizdiği için kitabını böyle detaylarıyla özümseyerek okudum. Kitabının içindeyim dediğimde, senin yaptığın içsel yolculuğun içindeyim demekti. Okuyucun tıpkı benim gibi, geçmişte yaptığın yolculuklarda yanında kendisinin de olduğunu hissedecek. Öyle güzel cümlelerin var ki! Altını çizmek, üstünü karalamak, hayal ettirdiği resmi bir köşesine çizivermek, kitabını okurken yaptığım şeyler oldu. Her kitaba böyle yapmıyorum. Moris Levi’nin kitapları bir, senin kitabın iki oldu.
Sen acayip bir okursun. Ben hayatımda hiçbir kitabı böyle okumadım. Çok imrendim, çok kıskandım, çok kızdım kendime. (Gülümsüyor)


Gittiğin yerler mi yazma gereği yaratıyor?
Gittiğin veya gitmediğin yer bir şey yaratıyor. Bulunduğun her yer bir yazıya sebep olabilir. Evinde kahve içerken de yazılabilir.

“Verba volant scripta manent - Söz uçar yazı kalır.” Sen kendini kitabında olduğun gibi aynalamış, cümlelerle anlatmışsın. O yüzden okuyucularının, kitabında yazdıklarından etkilenmesi kaçınılmaz diye düşünüyorum.
Müthiş bir söz bu! Teşekkür ederim. Çok kurumsalda çalışan, yeni tanıştığım bir tanıdığım tamamen hedef odaklı olan hayatında sürprizlere hiç yer olmayan bir arkadaş, heyecanla geldi kitabı imzalattı. – “Üç sayfa okudum kitabından” dedi. – “Şimdi çok merak ediyorum, bu söylediklerine inanıyor musun sen?” diye sordu. Ben ne söylemişim ne okudu? – “Sen gerçekten buna inanıyorsan devamını okumayacağım. İnanmıyorsan okuyabilirim. Ben hayatım boyunca son kırk senedir hedef odaklı olmuşum, önemine inanmışım, sen burada hiç hedef koymamaktan bahsediyorsun dedi. Ben yıkılırım bunu okursam” diye devam etti. Aslında o kadar muhteşem bir şey söyledi ki bana! Kitabımın gücünü tarif etti. Ben böyle bir gücü olduğunun farkında bile değildim. Bir güçle açığa çıkmak gibi bir derdim de yoktu.

Okudukların arasında bir numaralı kitabın?
Yok öyle bir kitabım. Tabii Tanrılar Okulu çok değerli, Kurtlarla Koşan Kadınlar çok değerli, Sanatçının Yolu çok değerli. Luiza Hay olsun, Tibet Rahiplerinin Kitapları olsun çok değerli ama hiçbir zaman hiçbir şeyi öyle bir numara diye değerlendirmedim. Etkilendiğim anda etkilendiğimi düşündüm, yazdım, paylaştım. Bazı kitaplar okuduktan sonra bitmiyor belki zamanı gelince geri geliyor, tekrar okumak istiyorsun. Üstüne yazdığım her kitap her an benimle.

Sadece ifade etmek mi senin için yazmak yoksa yazının içinde kelimelerle nefes almak mı?
Yazı yazmak benim için varoluş. Şalom geçmişime dışarıdan bakarsan on-on iki senelik bir yolculuk göreceksin. Ama öyle değil. Ben kendimi bildim bileli yazdım. Günlükler tuttum. Defterler yazdım. Mektuplar yazdım. Kızgınlıklarımı yazdım. Mutluluklarımı yazdım. Kendimi ancak yazarak tanıdım, anladım. Dünyayı anladım, dünyadaki yerimi anladım. İşin özünü fark etmem, uyanışlarım hep yazı aracılığıyla oldu. Ben artık ayrık otu değilim ama!
Ayrık otunun da kötü bir şey olmadığını bu yol boyunca anladım. Kitapta yazıyor zaten, bütün bu bilgiler var. Kitabın son düzeltmelerini yaptım, okudum. Kapadım kitabı. A! Ayrık otu kalmamış artık! (Gülümsüyor)


Yolculuğun devam edecek o zaman.
Ölene kadar! Bu bir yol. Yolculuk zaten hayatın kendisi. Dolayısıyla, ben var olduğum sürece köşemde oturup kaktüs gibi dursam o da yolculuğun bir parçası. Bir sonraki kitabı istiyorum. Bu duygular o kadar güzel ki, yapar mıyım yapmaz mıyım, okurum istediği için yaptım bunu. Keşke iki olsa, üç olsa, dört olsa, beş olsa.

Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.