Amerikalı fotoğrafçı Richard Avedon’un, An Autobiography (Bir Otobiyografi) adlı kitabında, 1973 yılında, babasının ölümcül hastalığı sırasında çektiği fotoğraflar yer almaktadır. Bu etkileyici portreler, Topçuoğlu’na göre ölümü çağrıştıran en etkili görüntülerdendir ve Topçuoğlu, şu soruyu sorma gereği duymuştur: “Fotoğraflar ölümü anlayabilmemize yardım eder mi?” Fotoğraflar, belki de tam bu nedenle insanın kişisel deneyimleri bakımından hafızaya dair nesneler olabilir. Aslında Avedon’un çektiği ve otobiyografisi olarak adlandırdığı fotoğraflar belki de ölümü anlama çabasının göstergeleridir. Ancak bu genel anlamda ölümün nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışmak gibi okunmamalıdır. Avedon’un deneyimi, kitabın adından da anlayabileceğimiz gibi kişiseldir ve dahası, babasının fotoğrafları da dâhil edilerek bu fotoğrafların hepsinin, aslında kendi ölümünü anlamaya yönelik bir çaba olduğu söylenebilir. Nostalji yalnızca geçmişte yitirilenlere duyulan özlemle sınırlı olmayıp, aynı zamanda basitlik, kişisel özgünlük ve duygusal doğallığın kaybı düşüncesidir. Bu anlamda günümüzde ikonlaşmış bir fotoğrafçı olan Avedon için belki de en değerli kişilerden biri olan babasının kaybı, yaşamını bütünleyen parçalardan birinin kaybı olarak Bir Otobiyografi adlı bütünün içinden okunmalıdır.

1889’da Rusya’da doğan babası Jacob Israel Avedon’un biyografisi, Amerikalı bir Yahudi göçmenin mücadelelerinin klasik bir anlatımı olarak okunabilir. Birkaç yılı Yahudi yetimhanesinde olmak üzere Amerika’da zor bir çocukluk geçirmişti. College of the City of New York’ta okuduktan sonra Hell’s Kitchen’da ilkokul öğretmenliği yapmış, 1917’de, o ve bir erkek kardeşi, Beşinci Cadde’de bir kadın perakende mağazası açmıştı. Bu mağaza, Büyük Buhran döneminde kapandı. Daha sonra Sarasota, Florida’ya taşındı ve burada borsacı olarak yeni bir hayata başladı. Oğlu Richard Avedon, kitabı şu sözlere yer vererek yayınladı: “Bir gerçek, bir fotoğrafa dönüştüğünde artık bir gerçek değil, bir fikirdir. İçinde doğru ya da yanlış yoktur. Tüm fotoğraflar doğrudur ama hiçbiri gerçek değildir.”

Ünlü fotoğrafçı Richard Avedon’un fotoğraf tarzı çok çeşitliydi, çekim tarzlarını da her zaman değiştirdi. Ancak onunla ilgili belki de tek sabit şey, her zaman toplumu adına duyduğu endişeydi, yaşanan toplumsal “yaraları” bize göstermek için hiçbir çabadan kaçınmadı. Modanın arkasında - “insanlığın evrensel acısı”na karşı duyarlı bilge bir insan olarak yaşadı…