Bir çoğumuz spor karşılaşmalarında sporcuların kusursuz atletik bedenlerini, bu bedenlerin mekân ve zaman içerisindeki hareketini seyre dalarken estetiğin, gücün, emeğin ve başarının izini süren düşüncelerden farklı pek de bir şey düşünmeyiz. Bu bedenlerin temsil ettiği değerler sağlıktan siyasete, ideal olanın bütün dayatmalarını da içerecek olan alt metinlerle döşenebilecekken hem de…
Nazizm’in gölgesindeki bedenler de bu konuya dair verilebilecek en iyi örnekler arasındadır çünkü aryan ideal için günden güne kusursuzlaştırılan bedenlerin ardına gizlenen manzara, bedenin en ağır biçimde yıkımına tanık olacak olan insanlık için bir dönüm noktası olacaktır.
“Spor, Alman Volk’unun hasta yatağındaki en pratik doktordu.”
1920’lerde doktorlar, psikologlar, beden eğitimcileri ve devlet memurları, sporun biyolojik yaşamda merkezi bir rol oynayacağını düşündüler. Bu düşünce tabi ki yalnızca Almanya özelinde gelişmedi. Büyük Savaş’ın ardından savaşta ağır yaralar almış devletlerin önemle ilk sıralarda ele aldıkları konulardan biriydi. Özellikle 1918’de yeni kurulan Weimar Cumhuriyeti’nin acil gündeminde bu konu yer alıyordu ve hızla planlamalar yaptılar. Yapılan anketlerde, nüfusun yetersiz verimliliğini teşhis ettiler ve insanların sağlığı, performans seviyeleri ve üretkenliği özelinde beliren olumsuz senaryolara dair halkı uyardılar. Öncelikle spor, bedenin bir terapisi olmalıydı ya da Köln belediye başkanı ve Federal Cumhuriyetin gelecekteki şansölyesi Konrad Adenauer’in 1927’de söylediği gibi, “Spor, Alman Volk’unun hasta yatağındaki en pratik doktordu.” Spor, insan kaynakları, bunların kullanımı ve iyileştirilmesi ile ilgili tartışmalarda belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Bir performans geliştirme aracı olarak, sporun teşviki, sosyal refah, tıp ve psikiyatrideki rehabilite edici, terapötik ve önleyici eğilimlere benzer vaatlerde bulundu. Vaat çok açıktı: “Sağlıklı ve istekli üretken vatandaşların üretimi.” İşte bu tam da Adolf Hitler’in 1933’te iktidara geldikten sonra, yaklaşan korkunç planına zemin hazırlayan en güçlü düşünce ve aksiyonların çok önceleri başlamış olduğunu göstermektedir.
Turner metodu, ilk milliyetçi jimnastik sistemi olarak geliştirildi
İlk bakışta, faşizmden daha kolay anlaşılabilecek bir şey yoktur belki de. Kendinden geçmiş bir kalabalığa nutuk atan şovenist bir demagog; disiplinli kalabalık saflar, üniformalı militanlar; toplumun gerilemesi, aşağılanması veya mağduriyeti ile ilgili saplantılı fikirler vb. Yine de faşizmi tanımlamaya başlar başlamaz büyük zorluklar ortaya çıkar. Sınırları hem mekânda hem de zamanda belirsizdir. Weimar Cumhuriyeti işlevsel olarak faşist olmayan bir rejimdi ancak, kendisine bir güç, canlılık ve kitle seferberliği havası vermek için faşist dekorun unsurlarını ödünç alması, ne yazık ki geri dönülmez bir son hazırlamış oldu. Bu nedenle hareket ve milliyetçilik düşüncesi ekseninde, jimnastiğin marjinalden merkezi kuvvete evrimi ile ilgili bazı erken fikirler çok önemlidir. Çeşitli alışkanlıkları, mitleri ve sembolleri toplayan ve yeniden tanımlayan Nazi ideolojisinin, kendi zamanlarında nispeten marjinal olarak kabul edilen fikirleri propaganda aracına dönüştürebilmesi belki de en acımasız eylemlerinden biridir. Nazi propagandasının hareket eden bedenin kusursuzluğu üzerine kurduğu sistemin dayanaklarından biri olan Turner metodu, ilk milliyetçi jimnastik sistemi olarak geliştirilmişti. Uygulama sistematik olarak araştırıldı ve rafine edildi ve Turner metodu, önce kulüplerde sosyal bir güç olarak, başlangıçta tüm devlet eğitim kurumlarında ve 1842’den itibaren ulusal beden eğitimi müfredatının bir parçası olarak Alman beden eğitiminin sabit bir parçası olarak kullanıldı. Prusya’da ve daha sonra birleşik Almanya’da en yaygın ve öğretilen ve en etkili jimnastik uygulaması haline geldi. On dokuzuncu yüzyılın sonlarının “ritmik”, “estetik” ve “dışavurumcu” jimnastiğinin yanı sıra yirminci yüzyılın modern Alman dansının kökenlerine de referanstı.
Kurucusu Friedrich Ludwig Jahn Almanya’nın bağımsızlığını talep eden ve Alman özüne inanan bir milliyetçiydi ve savunduğu model vatansever bir kitle hareketi yaratan milliyetçiliğin aktif bir fiziksel ifadesiydi. Dolayısıyla, spor ve jimnastiğin Alman ulusunun biyolojik olarak yeniden inşası için bir araç olarak görülmesiyle ilgili Nazi propagandaları modelini kuran Joseph Goebbels için, aslında çok yeni bir söz söylemiş olduğunu düşünmek naiflik olacaktır. Spor ve öjeni (Eugenics) propagandacıları, savaşın işgücünün sağlığına büyük zarar vermesi ve savaştan sonra ekonomik toparlanma için bu potansiyele acilen ihtiyaç duyulduğu bir zamanda insan performans potansiyelini sınırlaması nedeniyle nüfusun kalitesini iyileştirmenin gerekli olduğunu savundular. Bu nedenle, nüfusun refahını artırmak için karşı önlemler önerdiler. Öjeni ve spor yoluyla performans artışı, her ikisi de önleyici biyolojik sosyal mühendislik mantığına dayanıyordu. Öjeni veya ırksal hijyen, kalıtsal olarak hastalıklı yavruları önlemeyi amaçlarken, sporun teşviki “önleyici refah” adı verilen düşünceye dayanıyordu. Her iki strateji de sağlık maliyetlerinin kontrolü için gerekli görülüyordu çünkü üretken vatandaşlar yeni ideali yaratmayı temsil ediyordu. Öjenistler, gelecek nesillerin kalıtsal performans potansiyelini geliştirmeyi amaçlayanlar, spor yoluyla performans artırmanın propagandacıları, fiziksel egzersizin insanların kalıtsal potansiyellerini tam olarak harekete geçirmelerine yardımcı olduğunu iddia ettiler. Bu stratejiler birbirini tamamlarken ve gelecekte Alman nüfusunun verimliliğini, performansını ve rekabet gücünü artırmayı vaat ederken bunu, yeni Almanya’nın dünyaya nasıl olduğunu göstermeyi amaçlayan bir gösteriye dönüştürdüler.
Nazi doktorlar tıbbı “performans tıbbı” olarak yaydılar
Koruyucu hekimlik, sağlıklı yaşam ve spor, mümkün olduğunca sıkı ve uzun süre çalışabilen sağlıklı denekler yaratmak için bir programın parçasıydı. Örneğin, SA spor madalyası, bir dizi yeterlilik testi ve spor yarışmasında yeteneklerini kanıtlayan üç milyon Alman’a verildi. Irksal ve kalıtsal olarak aşağı kabul edilen insanlar bu yarışmalardan dışlanırken, sağlıklı Almanlar egzersiz yapmaya ve performans seviyelerinin SA spor madalyasının ödülünü hak ettiğini tekrar tekrar göstermeye teşvik edildi. Sağlıksız olanlarsa, kalıtsal olarak hastalıkların önlenmesine yönelik seçici vurguyla, Nazizm’in eğilimlerini daha da kötüleştirdi. 1933’te 360.000 kişinin zorla kısırlaştırılmasını onaylayan kötü şöhretli “Kalıtsal Hastalıklı Yavruların Önlenmesi Yasası”na yol açtı ve Alman biyopolitikasındaki öjenik eğilimleri radikalleştirdi. Çünkü Nazi dünya görüşünde insanların kalıtımını iyileştirmekten daha önemli bir şey vardı: sağlıklı “Aryan” Almanların tüm performans potansiyellerini seferber etmelerini sağlamak…
Sonunda performans odaklı karakterlere sahip sportif, sağlıklı ve üretken insanlar ırkçı politikaları şeytanlaştırmanın ve imhaya dönüştürmenin bir parçası oldu. 1936 yılında Hitler, Berlin Olimpiyat yarışmalarını “Alman canlılığını ve örgütsel deneyimini göstermek için muhteşem bir fırsat” olarak yeniden yorumladı ve genel bir Olimpiyat coşkusu başlattı.
Nasyonal Sosyalistlere göre ideal insan
Bu, yaşam mücadelesinin üstesinden gelmeye ve zayıfları alt etmeye hazır, tamamen eğitilmiş bir sporcuydu. Ayrıca Hitler, Yunan idealini “ölümsüz” olarak nitelendirdi, onun gözünde bu ideal “görkemli fiziksel güzelliğin parlak bir zihin ve en asil ruhla harika bir kombinasyonu” idi. Naziler, düzenli bir beden eğitimini yalnızca sağlıklı ve canlı bir ulus inşa etmek için bir gereklilik olarak değil, aynı zamanda verimli askerler yetiştirmenin bir yolu olarak görüyorlardı. Onların tek ahlaki ölçütü, ırkın, ulusun, topluluğun yiğitliğiydi. Faşistler, bir kalabalığı çekmeye, kitlesel bir takipçi kitlesini sağlamlaştırmaya veya seçkin suç ortaklarına güven vermeye hizmet eden her şeyi önerirler. Dahası kendilerini bu anlamda devrimci olarak adlandırmayı severler. Onların devrimi, sosyal yapıyı veya ekonomik sistemi daha adil veya özgür hale getirmekten ziyade, karakteri sertleştirmek, toplumu arındırmak ve harekete geçirmekten oluşur.
Olimpiyat Oyunlarını bir zemin olarak kullanmak bunun en kestirme yoluydu. Pratik yapmak, fikirler ya da “düşünmek” yerine “yapmak”, siyasi değişimi başlatacaktı. Siyasi gelişmenin eylem ve tatbikattan doğması ve bu yolla tanımlanması gerekiyordu. Nazi estetiğini aktaran belirli bir form değildi; daha ziyade, fikirleri fiziksel mevcudiyete dönüştüren yapısal ilke olarak hareketti. Bedenlenmeden bahsettiğimizde, biçim, fikirlerin veya bir ideolojinin aldığı şekildir ve bu şekil daha sonra insan vücuduna uygulanır.
Bu örnekte, güzelliğin ardında küçümseme ve ölüm yatıyor. Olimpiyatlar için çekilen tüm belgesellerde ve fotoğraflarda bugün bu yıkıcı faşist estetiğin parodisini izlemek kan dondurucu derecede göz alıcıdır. Bedenler Nazi idealini fetişleştirmek ve teşvik etmek için güçlü atletik fiziğin güzel bir yorumunu sunarlar. Dramatik chiaroscuro’yu, zengin renksel ton aralıklarını ve sığ alan derinliğini kullanır ve beraberinde derin estetik zevki taşır. Işık ve gölge oyunları, erkek figürlerin kaslı fiziğini veya yüz hatlarının güzelliğini vurgular; Resimselciliğin retorik jestleri, ideal güzellikleri vurgulamaya hizmet eder. Atletik bedeni klasik değerlerin imgesi olarak temsil eder. Ritimle, yaşamı ve canlılığı ifade eder ve salt erotik olandan farklı olarak, Alman bedeninin ırksal toplulukla olan mistik, içsel bağlantılarını çağrıştırmaya çalışır.
Bugün hiç kuşkusuz bu görsellerle karşılaştığımızda, ister istemez Nasyonal Sosyalistlerin daha öldürücü ve şiddet yanlısı ırkçı ideolojisinin önünü açmaya yardımcı oldukları bilgisiyle bakıyoruz onlara. 1936’da Almanya’da atletik bedenin sağlıklı temsilini izleyenler henüz aşırı yorgun, hastalıklı, anormal boyun eğdirilmiş Yahudi bedenlere ait yığınlarla karşılaşmamışlardı. Bugün bu göz kamaştırıcı estetik bedenlerin ardındaki insanlık dışı manzaraların kontrastıyla göz göze geldiğimizde hangisinin daha yıkıcı olduğunu tarif etmek zorlaşıyor. Çünkü bu görseller trajik bir şekilde Holokost’a kanalize edilmiş, faşist estetik geleneğinin bedenlenişidirler ve cansız bedenlerle yan yana koyup bakamadıklarımız olarak güzelliği temsil ederler.