Fotoğraflar: Teri Erbeş

Haber Fotoğrafı: Gila Kantar

Yazmak özgürleşmektir. Anlamamızı, işlememizi, düşünmemizi yansıtmamızı, gevşememizi ve ruhumuzu körelten pek çok unsurdan kurtulmamızı sağlar. Bir şey yazdığımızda kendimizi rahatlamış hissederiz. Elle yazmak, bir nevi kâğıt üzerinde düşünmektir. Düşünceler kelimelere, cümlelere paragraflara dönüşür. Kelimeleri kâğıda dökmek adeta bir yolculuğa çıkmak gibidir: nerede başladığını biliriz ama nerede biteceğini bilemeyiz…
Daha önce kendisini, yazdığı TV yarışma formatlarından tanıdığımız GİLA KANTAR, içinden geçtiği zorlayıcı bir süreçte tam da böyle bir yolculuğa çıkıyor. Yaklaşık üç buçuk senedir bir tavsiye ile elle yazdıklarını kitaba dönüştüren Kantar ile her türlü abartıdan uzak, son derece yalın bir dille adeta okuyucu ile konuşur gibi yazdığı ‘İçimde Bir Yolculuk Var’ kitabıyla ilgili konuştuk.
Kendi hayat hikâyesinden ilham alarak yazdığı kitabı için, “İlk başta kendime şifa olsun diye yazmaya başlamıştım, sonra herkese iyi gelsin diye yayınlamaya karar verdim” diyen Kantar sorularımızı aynı içtenlikle cevapladı.
Gelin hep beraber okuyucuyu nesiller arası bir gezintiye çıkaran bu hikâyeleri, kendi deyimiyle okurlara umut aşılayan ve içsel gücün farkına varılmasını sağlayan rehber niteliğindeki bu kitabı kendisinden dinleyelim…

Senenin ilk ayına girerken sizin de ilk kitabınız raflarda yerini buldu. Bu kitabı neden yazdınız, yazmaya nasıl başladınız?
Çok güzel bir soruyla başladınız. Teşekkür ediyorum. Zor bir süreçten geçiyordum ve artık tek başıma bunu atlatamayacağımı anladığım zamanlarda bir arkadaşım, bir yaşam koçuyla çalışmanın bana çok iyi geleceğinden bahsetti. Böylece, Nuray Suyabatmaz ile çalışmaya başladım. On iki ay boyunca hiç ara vermeden her hafta seanslar yaptık. Büyük farkındalıklar, büyük değişimler, büyük travma silmeleri ve bunun gibi birçok şey yaşadıktan sonra, 6 ya da 7 ayın sonunda Nuray Abla bana dedi ki: Yazmak şifalandırır.”
O gün için, inanın ne yazacağımı bilmiyordum. Hele hele yazacaklarımın bir kitaba dönüşeceği bilgisi hiç aklımda yoktu. Sadece yazdım, yazdım, yazdım ve bir baktım, yazdıklarım kendimi, hayatımı anlatıyor.
Kitabım belirli bir sayfa sayısına ulaştıktan sonra hem çok sevdiğim hem de akrabamız olan yazar Stella Trevez’e gittim. “Ben böyle bir şeyleri yazıya döktüm fakat bu sence bir kitap olabilir mi?” diye sordum.
Bana, “Güzel bir anlatım dilin var. Gerçekten konuşur gibi yazmışsın, okunuşu çok kolay bir kitap olacaktır,” dedi ve beni daha neler eklemem gerektiği konusunda yönlendirdi. Kitap tamamen bittikten sonra da 4 ay boyunca kendisiyle çalıştım. Beni eğitti, çok şey öğrendim ve kitabın en güzel haline gelmesi için beni sonuna kadar bilgileriyle destekledi.

“Anlatı” kategorisinde yer alan bu kitap ile okuyucuya ne ‘anlattınız’?
Kitap özünde optimizim’den bahsediyor. Her ne kadar hayat hikâyemi paylaşmış olsam da her hikâyenin içinde optimizm kavramından, yani hayata güzel gözlerle bakmanın faydalarından ve bunun bir meziyet olduğundan bahsediyor. Bunu yakaladığım zaman düşündüm ki, benim bunu okuyucuyla, beni tanımayan insanlarla paylaşmam gerekiyor çünkü çok güzel bir şey yakaladım. Bu beni çok yükseklere çıkardı ve mademki böyle bir şey var, niye ben bunu yazıp insanlarla da paylaşmayayım dedim.
Kitap toplam 20 ayrı hikâyeden oluşuyor. Fakat bu hikâyelerin her biri birbiriyle bağlantılı, bazen ikinci hikâyede okuduğunuz bir öğretiyi on sekizinci hikâyede tekrar devamını bulabiliyorsunuz. Bazen onuncu hikâyede gördüğünüz bir yazının en son finalde anlam bulduğuna şahit oluyorsunuz.

Kitabınızla kimlere ulaşmak istiyorsunuz? Neden?
Hayatın içinde yolculuğumuzu tamamlarken maalesef her birimiz zorlu süreçlerin içinden illaki geçiyoruz. Bazen kısa zorlu süreçler oluyor, bazen kalıcı, bazen de çok uzun zorlayıcı süreçler olabiliyor. Ancak, bunları aşmak için bazı formüller olduğunu fark ettim ve bunları daha rahat yaşamak için bir şekilde herkesle paylaşmaya karar verdim.
Kitapta yer alan bazı anılar okura oldukça tanıdık gelecek. Okudukça kitapla bir bağ kuracaklar. Amacım satış rekorları, tiraj gibi materyalist sonuçlar değil. Bir kişi bile etkilense ve hayata olan bakışını değişirse, o bir kişi, aynı suya atılan taşın yaydığı halkalar gibi yüz binlere ulaşır. O yüzden amacım, şehir şehir kitabımın benim ulaşamayacağım insanlara ulaşması ve onlara ışık tutması. Bir hocamın bir lafı vardı: Bireysel değişim toplumsal değişimi getirir!



Gila Kantar, yaşam deneyimlerini ve hayata dair derin düşüncelerini okuyucularıyla paylaşarak, onların da kendi yolculuklarında ilham bulmalarını hedefliyor.

Bu kitap bir anlamda biyografinizi de içeriyor. Biyografi yazmak okuyucuya kendinizi bu kadar şeffaf olarak açmak aynı zamanda cesaret gerektirir, bu kadar cesur musunuz? Hayata nasıl bakıyorsunuz?
Normalde cesur bir insanımdır fakat kendi hayatımı paylaşırken de bir o kadar ketumumdur. Kimse benim özelimi bilmez. İçim kan ağlasa da herkese her zaman farklı bir mutluluk maskesi takarak kendimi gösteririm. Aslında bu kitap benim için de bir başlangıç oldu. Ben de otobiyografi yazıp hayatımı paylaşarak gerçekten kendime bir ilki yaşatıyorum ve bunu yaşamak, bu şekilde bir duruş sergilemek benim de ruhuma çok iyi geldi.

Yazmak sizin için ne demek?
Yazmanın ne olduğunu inanın ben de bu yaşımda öğrendim. Kendi içimde kalbimi açmanın bana son derece iyi geldiğini fark ettim. İçime çok güzel bir huzur getirdi ve çok ilginç, bunu bir misyon gibi aldım. Okuyan, bir kişinin bile hayatında fark yaratabilirsem, bu benim için son derece büyük bir kazanım olur ve amacıma ulaşmış olurum. Bundan sonra artık inşallah daha sık yazacağım, daha fazla raflarda yerimi alacağım, daha çok okuyucuyla bir araya geleceğim.

Her yazarın tıkandığı bir an olur, siz bunu yaşadınız mı ve nasıl aştınız?
Yazmak tamamen ilham işi. Öyle elime kalemi alayım da bugün yazayım demekle olmuyor. İnanın ben de tam bir sene upuzun bir ara verdim. Kitabın toplam başlangıç ve bitiş süreci üç buçuk sene, fakat bir senesinde hiçbir şey yazamadım tamamen tıkandım. Sonra bir mentorum, bu şekilde ilerleyemeyeceğimi, defterin sürekli açık olması gerektiğini ve benim onunla duygusal olarak sürekli bir bağ halinde olmam gerektiğini önerdi. Gerçekten de öyle oldu. O defter açık oldukça ve ben onunla bir bağlantıya geçtikçe her gün yeni fikirler geldi ve bir akış başladı.

“İçimde Bir Yolculuk Var”, okuyucuları yaşamın iniş çıkışlarına, sevgi ve mücadele üzerine derin bir yolculuğa davet ediyor.

Kitabınızın ismi, ‘İçimde bir yolculuk var’. Bu ismi nasıl ve neden seçtiniz, bu nasıl bir yolculuk bizimle paylaşır mısınız?
Kitabın ismi tamamen kitabın aslında kendisini anlatıyor. Kitap tamamen ‘flashback’lerle dolu; bir bugüne gidiyor bir benim çocukluğuma. Sonra yine bugüne gelip annemin ya da babamın çocukluğuna gidiyor. Dolayısıyla kitap, içinde öyle çok yolculuk yaşatıyor ki kitaba bu ismin çok yakışacağına inandım.

İlk önce yıllardır, sizin de içinde bulunduğunuz TV dizileri sektöründe formatlar yazdınız, yurt dışına açıldınız, şimdi de bu kitabı… Bir sonraki projeniz nedir?
Evet uzun süre şirketimiz için televizyon formatları geliştirdim ve onları tasarladım. Bunlar dünyanın birçok farklı ülkesinde hayata geçti. Bu benim ilk kitabım fakat son olmayacağını garanti edebilirim. Şu anda yeni bir kitap taslağı üzerinde çalışıyorum. Bu his beni çok heyecanlandırıyor canlı tutuyor.

Röportajımı bitirirken kişisel bir not eklemeden yapamayacağım. Her arkadaş grubunun bir şen yüzü ve kahramanı vardır. Gila da bizim her daim gülen, güldüren yüzümüz neşemiz ve kahramanımızdır. Eminim ki, bu yeni yolculuğu daha da güzel yolculuklara, yaratımlara vesile olacak ve yeni kapılar açacaktır. Kendisine ve kitabına iyi şanslar diliyorum.