BİR YAZAR / BİR KİTAP 

Göçmen, hem kanatları hem prangaları olandır; kanatlar yeni olasılıkları dünyasına alma cesareti, prangalar geride bırakılana özlemidir. Onlar başkalarına yol açar, sadece kendi kuşaklarının değil, özledikleriyle doldurduğu valiziyle yolda karşılaştıkları herkesin hayatlarına dokunur.

Ventura o insanlardan biri… Onun hikâyesi torununa ilham vermiş.

Genç yaşında büyük bir cesaretle yeni bir aile kurmak üzere yola çıkan Ventura, Ay Işığında İstanbul romanının kahramanı olmuş.

Yazar Sophie Goldberg kitabında, I. ve II. Dünya Savaşlarının ardından Meksika’ya yerleşen göçmenleri merkeze alarak, gelenekleri ve mutfağıyla iki ayrı dünyayı, Meksika ve Türkiye’yi inceliyor. Kişisel bir yaşam öyküsü, bu bakış sayesinde, Yahudi toplumunun kökleriyle olan bağlarını anlatan evrensel bir öyküye dönüşüyor.

Goldberg, romanına sağlam bir altyapı oluşturmak için dinlediği anılarla yetinmemiş, büyükannesinin İstanbul’daki izlerini araştırmış ve ailesini ziyaret etmiş. Goldberg de büyükannesi gibi valizinde anılarla evine dönmüş ve üç kuşağın hikâyesini bize anlatmak için Ay Işığında İstanbul’u yazmış

Size bu kitabı yazdıran neydi?
Öncelikle şunu söyleyeyim: “bugün” olmadan, “geçmiş” var olamaz. Göçmen çocukları, torunları ve hatta torun çocukları olarak, geçmişi yeni nesillerin zihinlerine ve kalplerine yerleştirmenin görevimiz olduğuna kuvvetle inanıyorum. Ay Işığında İstanbul, inanılmaz bir yolculuk üzerinden bir dönemi ebedileştirme arzumdan doğdu. Kitabım geleneğin ve değerlerin mirasını korumayı hedefliyor. Amacım, unutmanın kolaycılığından sakınmak. Bu etkileyici bireysel öyküyle, büyükannem Ventura’nın öyküsüyle, yokluk ve hasret, kırılganlık ve çaresizlik yaşamış birçok kadının hikâyesini onurlandırmak istedim. Anavatanlarını bir şekilde gönüllerinden uzaklaştırmak zorunda kalmış kadınlar… Göçün hissettirdiği, sürgünün insana yaşattığı işte bu.

19 yaşında tek başına okyanus aşma kararı alan bir kadının torunu olmak, dünya görüşünüzü nasıl etkiledi?
Bana güç verdi; zira onun, dünyadaki yerini bulmak için yaşamak zorunda kaldığı her şeyi düşündüğümde, köklerimin güçlü ve kararlı insanlara uzandığını düşündüm.
Hayranı olduğum Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk, Yeni Hayat adlı kitabına şöyle başlar: “Birgün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Ben bu sözleri kendime şöyle uyarlıyorum: Bu kitabı yazmaya başladığım gün, hayatım değişti. Çünkü bir anı anlattığımda, o cümle, çocukluğumun büyükannemle geçen tüm özel anlarını kapsadı. Ailemin yolculuğunu, akıl yürütmeksizin, tüm duyularımla kucakladım. Okur için kurguladığım şiirsel atmosferi yaratırken, esasında bulduğum kendi kimliğim, aidiyet hissimdi. Artık kim olduğumu biliyorum.

Büyükanne Ventura, anneniz Mery ve sizin aranızdaki ortak noktalar neler? Büyükannenizden çocuklarınıza neler kaldı?
Gerek benim için, gerekse onlar için geleneklerimiz ve kimliğimiz çok önemli. Çocuklarıma Ladino lisanımızı, koku ve tatlarımızı ve Türkiye’ye duyduğum kişisel sevgiyi aktardım.

Kitabınız yeni kuşaklara köklerini hatırlatıyor, yeni köprüler kurma ümidi veriyor. Farklı coğrafyalarda yaşayan aileleri kuşaklar boyunca birbirine bağlayan etkenlerden söz edebilir misiniz?
Eski bir Sefarad atasözü şöyle der: “El ke ereda no muere” - Miras alan sonsuza dek yaşar. İşte bu, kilit önemde! Bu, aynı zamanda benim romanımın ruhu. Gelenekleri, aile öykülerini hatta tat ve aromalarıyla gastronomiyi nesilden nesle aktarmak, nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar, nesiller arasında bağlantı kuruyor.
Büyükannenizin evinde pişen bir böreğin tadı, sizi bir kültür ve geleneğe bağlıyor ve aidiyet hissi yaratıyor. Bir kültür grubuna ait olmak, kim olduğunuzu bilmenizi sağlayarak sizde bir güvenlik hissi yaratıyor. Ben hep şunu öneririm: Yaşlı nesiller, aile öykünüzü aktarın; genç nesiller, aile büyüklerinize sorabileceğiniz tüm soruları sorun, zira bu dünyadan ayrıldıkları zaman tüm bilgi, tarih ve hatta tarifler de onlarla birlikte gidecek ve bu değerli verilere bir daha ulaşamayacaksınız.

Toprağından getirdikleri ve geldikleri toprağa kattıklarıyla, göçmenler ne şekilde köprü olurlar? Sizin içinizde de göçmen bir ruh var mı?
Gelecek vaat eden yeni bir hayat, yeni bir yol arayışı: Bu hikâyenin kahramanı Ventura’nın aradıkları bunlardı. Bir yerden ayrılanlar hep bunları arzular. Göç, tarihte hiç bitmeyen bir olgu; geride kalan toprak için dayanılmaz bir nostalji; yerleşilen yeni toprak için yeni bir sevgi. İnsanlar aidiyet için sürekli arayış içinde, yeni bir ufuk ve nihai olarak mutluluk arayışında… Göçmenler kültürlerini yeni toplumlarına taşıyarak, yeni renklerle zenginleşen kültür mozaiğine katkıda bulunuyorlar.
Kesinlikle içimde bir göçmen ruh var. O bana Ventura’dan ve Bulgaristan kökenli yine bir Sefarad göçmeni olan babamdan miras. Kendimi iflah olmaz bir gezgin olarak görüyorum. Farklı kültürlerle tanışmayı, farklı yiyecekler tatmayı, yeni ve farklı manzaralarla karşılaşmayı seviyorum.

Ventura’nın mutfağından öğrendiklerinizi, Meksika mutfağıyla harmanladığınız yemek tarifleriniz var mı?
Evet, annem ve ben, kuru Şili biberleriyle, kuzu eti kıyması ve kimyonla çok lezzetli dolmalar yapıyoruz. Ventura ise domates, patlıcan ve soğanların içini doldururdu; biz bu tarifi Meksika’ya özgü kuru Şili biberine uyarladık. Hatta size şunu söyleyeyim, sevgili ailemi ziyaret etmek üzere yaptığım her İstanbul seyahatimden, Meksika’ya içi baharat, lokum, çay, fıstık, gül reçeli, vişne marmeladı, sucuk, pastırma ve bana kim olduğumu hatırlatan pek çok tatla dolu bir bavulla dönüyorum. Ben kim miyim? Türk geçmişiyle onur duyan bir Meksikalı…

Sophie Goldberg
Ailenin üçüncü kuşağı olarak Mexico City’de dünyaya gelen Sophie Goldberg, Austin Texas Üniversitesi’nden mezun olmuş. İletişim alanında lisans derecesi almış; İspanyolca, İngilizce ve Ladino dillerini biliyor. Meksika Sefarad Yahudi toplumunun faal bir üyesi olan Goldberg, Türk mutfağını ve seyahat etmeyi seviyor. Atalarının kültür ve geleneklerini paylaşmak amacıyla yazdığı bu kitap, şanslı bir döneme denk gelmiş; Meksika ile Türkiye’nin, ikili ilişkileri geliştirmeye ve kültürel alışverişi teşvik etmeye yönelik ticari bir anlaşmayı müzakere ettikleri bir dönemde yayınlanmış. Meksika’daki Türk Büyükelçiliği, kitabın Türk kültürünün tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı bir teşekkür mektubu göndermiş.
Ay Işığında İstanbul birçok dergide çalışan ve edebiyat ödülü kazanan yazarın ilk romanı.
Yayınlarının arasında Vida y Pasiones y Sefarad de ayer, oy i manyana (Hayat ve tutkular, dünün Sefarad’ı, bugün ve yarın) adlı Meksika’daki Sefaradlara dair tarihi nitelikte bir şiir kitabı bulunuyor. El Jardin del Mar adlı kitabı da çok yeni basılmış.

Başlık: Oruç Aruoba, Yürüme
Not: Yazarla olan yazışmaların çevirisi Lolita Nahmias Haleva tarafından yapılmıştır.