Bir hikâyeye sonu yazarak başlamak tuhaf gözükebilir. Ama bütün sonlar, aslında birer başlangıçtır. O anda bunun farkında olmayız hepsi bu.”

Ünlü Amerikalı yazar ve televizyoncu Mitch Albom böyle izah ediyor hayatımızdaki ilkleri ve sonları. Düşününce hak vermemek elde değil. Hayatın döngüsel olduğunu ve her şeyin bir sırası olduğunu tecrübelerimizle öğreniyoruz er ya da geç. Bir hikâyenin sona geldiğini ne kadar erken kabul edersek, yolumuza çıkacak yeni fırsatları o kadar çabuk değerlendiririz. Bu hayat yolculuğunda kendi fırsatını yaratanlar, imkânsızlıkların içinden sıyrılıp, küllerinden doğanların örnekleriyle dolu dünya… Peki, başaranlar nasıl başarıyor, hedeflerindeki yollarındaki pürüzlerle nasıl başa çıkıyorlar? Bu tepelere tırmanan yolda, zirveye ulaşabilmiş insanların hayatlarına bir göz atalım mı?

Bill Gates, Albert Einstein, Abraham Lincoln, Michael Jordan, Walter Disney, Steve Jobs, Stephen Hawking bu insanlardan sadece birkaçı.

Bill Gates
Microsoft’un kurucusu Bill Gates, 1955 yılında Seattle’da doğdu. Aslında var olmayan, hayali bir yazılım satarak başladığı girişimcilik kariyeri onu bir dünya devine dönüştürdü. Elbette hiçbir başarı kolay edilmiyor. Bill Gates, bu duruma gelene kadar oldukça zorlu bir yoldan geçti. Bugün dünyanın en zengin iki isminden biri olan Bill Gates, Harvard Üniversitesi öğrencisiydi. Henüz okula devam ederken Traf-O-Data’yı kurdu. Bu iş onun tüm parasını kaybetmesine ve okuldan ayrılmasına sebep oldu. Ama pes etmedi ve girişimci tutkusuyla günümüzün en büyük yazılım şirketi olan Microsoft’u kurdu.

Albert Einstein
Büyük buluşları, bilime katkılarıyla olağanüstü dahi bir kişilik olan Albert Einstein, hayatı boyunca yaptığı çalışmalarda binlerce kez başarısız oldu. Dokuz yaşında okuldan atıldı ve hiçbir zaman akıcı bir konuşmaya sahip olamadı. Zürih’teki Politeknik Okulu’ndan ret cevabı aldığı için çalışmalarını yıllarca geciktirmek zorunda kaldı. Ancak, tutkusu ve asla pes etmemesi sayesinde başarıya ulaştı.

Abraham Lincoln
ABD siyasetinin en önemli kişiliklerinden biri olan Lincoln, siyasete girdikten sonra yaklaşık 30 yıl boyunca giriştiği her çalışmada başarısız oldu. Hastalanarak sinir krizleri de geçirdiği raporlanmıştır. Ama pes etmeyerek 1861 yılındaki Başkanlık seçiminden galip ayrıldı. Yaşam tarzı ve ABD demokrasisinde katkıları ile en çok tanınan ABD başkanları arasındadır.

Michael Jordan
Michael Jordan çocukluğundan beri basketbola ilgi duydu. Ancak, boyunun yaşıtlarına göre kısa olması nedeniyle sürekli reddedildi. Buna rağmen asla oynamaktan vazgeçmedi. 2006 yılında ABD’nin profesyonel basketbol ligi NBA tarafından oybirliği ile tüm zamanların en büyük basketbolcusu seçildi. Jordan’ın en önemli mottolarından biri “Asla pes etme”dir.


Walt Disney
1901 yılında Chicago’da fakir bir ailede doğan Walt Disney, 16 yaşında eğitimini yarıda bıraktı ve ambülans şoförü olarak orduya yazıldı. 1919 yılına kadar Fransa’da Kızıl Haç’ta çalıştı ve sonra Amerika’ya döndü. Sanat kurslarına katılarak çizimini geliştirdi. Karikatürlerini hiçbir gazete beğenmiyor ve geri çeviriyordu. Kiliseden genç bir rahip, kilisenin etkinliklerini resmetmesi için düşük bir ücretle iş teklif etti. Geceleri çalıştığı odada karşılaştığı minik bir fare onun hayatını değiştirdi ve dünya çapında bir çizgi kahramanı çıkardı.
Farenin dans eder gibi ilginç hareketler yapması Disney’e ilham verdi ve bir gece onu kâğıda çizdi. Dünya çocuklarının sevgilisi Mickey Mouse işte o gece doğdu. Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Disney, eğitim hayatını bitiremediği gibi, kurduğu Laugh-O-Gram Studios adlı şirketi iflas etmiştir. Daha sonra, yeni bir başlangıç için işe girdiği Missouri Gazetesi’nden “yeterince yaratıcı olmadığı” için kovulmuştur. Walt Disney yaşadığı bütün başarısızlıklarına rağmen, pes etmeyerek, Walt Disney Studio’yu kurdu. Şirket günümüzde 30 milyar dolar değerinde.



Steve Jobs
Steve Jobs dünyanın en büyük şirketlerinden olan Apple’ı bugünkü durumuna getiren kişilerin başında geliyor. 1980 yılında şirketi evinin garajında 2 kişi ile birlikte kuran Jobs, 2005’te Stanford Üniversitesi’nde yaptığı ünlü konuşmasında, kendi kurduğu şirketten nasıl kovulduğunu ve yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “30 yaşındaydım ve kapı dışarı edilmiştim. Endişe, bir girişimcinin hayatında olmazsa olmaz hislerden biridir, fakat kurduğum şirketin tepesindeyken alaşağı edilip şirketi başkalarının elinde görmesi gibisi yok.”
Yaşadığı çaresizliği ve yaptığı intihar planlarını anı kitabında anlatmıştı. Pes etmeyerek büyük bir kararlılıkla, NeXT ve Pixar şirketini geliştirdi ve zor durumda olan Apple’ın başına geçerek zirveye çıktı. 2011 yılında öldüğünde onun yerine geçen Tim Cook, “Apple, vizyon sahibi bir kişiyi ve bir yaratıcı dehayı; dünya, inanılmaz bir insanı kaybetti” dedi.

Stephen Hawking
İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen ve yazar Prof. Dr. Stephen Hawking 8 Ocak 1942 yılında doğdu. Hawking 21 yaşındayken tedavisi olmayan ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden, ancak beynin zihinsel faaliyetlerini engellemeyen bu hastalık Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mecbur etti. Hawking büyük bir kararlılık ve cesaretle hastalığını yenip çağının en saygın ve başarılı insanlarından biri oldu.
Bilimsel araştırmaları 40’ın üzerinde dünya diline çevrilen Stephen Hawking’in hayatı ilk eşi Jane Hawking’in tanıklıkları ve yaşadıklarına dayandırılan bir filmle beyaz perdeye taşındı. The Theory of Everything (Her Şeyin Teorisi) adlı film 2014 yılında vizyona girdi. Hawking, bir yazısında tüm hayatı boyunca ALS hastalığından mustarip olmasına rağmen, bu hastalığın kendisini çekici bir aileye sahip olmak ve başarıya ulaşmaktan alıkoyamadığını dile getirdi ve umuda dair şunları söyledi: “Bu da umudu kaybetmemeniz gerektiğini gösteriyor…”

Hayat uzun bir koşudur. Her adımda yeni bir başlangıç yapabileceğimiz bir koşu. Hepimiz hayatımızda başarıyı hedefliyoruz. Daha iyi bir insan olmak, sağlıklı olmak, çocuklarımızı daha iyi şartlarda yetiştirmek, belirli bir gelir düzeyine ulaşmak, mutlu olmak… Hepimiz bunları istiyoruz, bu hedefleri gerçekleştirmek için çaba gösteriyoruz. Ama bazen tökezliyoruz. Arkamıza bakmadan kalkmak lazım. Her başlangıcın ancak başka bir son sayesinde var olduğunu unutmamak gerekiyor.
Nice yeni başlangıçlara!

Bu yazıyı Bill Gates’in sözleriyle noktalamak istiyorum:
Başarıyı kullanmak iyidir.
Ama başarısızlıklardan alınan
Dersleri öğrenmek daha önemlidir.