Hastaneler ölümle yaşamın birbirine en fazla yaklaştığı yerler… Kan görünce bayılanlar, iğneden korkanlar, hasta ziyaretinden bile bucak bucak kaçanlar çoktur. Mecbur gideriz. Ben de derman arayan kalabalıkların içindeyim. Sabaha karşı Radyolojide kafalarını birbirine dayamış, uykuya direnen genç çiftin kucağındaki başı normalden büyük bebeği gördüm. Yanına üç kişi daha katıp baş ağrısı şikâyetiyle acile gelen, iğne olmayı reddedip “MR çekin” diye diretecek enerjiyi bulan kadına sinirlendim. Koridorda sigara içen ve kimsenin müdahale edemediği psikiyatri hastası gence ve çaresiz annesine -ne işe yarayacaksa- içimden iyi niyetlerimi gönderdim. Doktorları her gün Himalaya tuzlu su içmenin faydalarına ikna etmeye çalışan tansiyon hastaları duydum. Hastane öyle bir yer ki, mekanik bir hastalık-tedavi meselesinin çok ötesinde dinamikler söz konusu… Sağlığı ekonomik, sosyolojik, teknolojik, psikolojik, bin bir yönüyle ele alabilirsiniz.

Sağlığın demir leydisi diye anılan MERİ İSTİROTİ’nin sorularımıza verdiği cevaplar, masanın arka tarafından, yönetim cephesinden… Dedik ya dinamik çok diye… Aslında “demir” kısmı katılığı değil, istikrar ve başarıyı işaret ediyor olmalı ki, Meri İstiroti işinin manevi hazzı üzerinde önemle duruyor, “tiyatro tozu yutmak gibi hastane tozu yutmak” örneğini veriyor. Umut olmak, mümkünse çare olmak, insana en büyük hediye… Umudun insanın gözüne bıraktığı ışığın, çare bulan insanın yeniden hayata bağlanışındaki sevincin tanıklığı olmadan, ölümlü dünyanın yükü nasıl taşınır!

 

Bir röportajınızda, yolun başındayken verilen görevlerin size öğretilmesini beklemediğinizi söylemişsiniz. Bu çaba, kariyerinizde ilerleyeceğinizin işaretiydi, diyebilir miyiz? 
Kişinin bireysel olarak bir şeyleri öğrenerek inisiyatif alabilme yeteneği, hangi iş kolunda olursa olsun, onun iş ve özel hayatında ilerleyebilmesi için en önemli özelliğidir. Denize düşünce hayatta kalmak için yüzmeyi doğal olarak öğrenmek zorunda kalabilir bazen insan. Bu yüzden özellikle iş hayatındaki sorunların anlık çözümlerinde, birinin bana bir şey öğretmesini hiçbir zaman beklemedim. Ama kurumların temel yapılarındaki davranış biçiminin ve kurumsal kuralların zaten en başta çalışana aktarılması gerekiyor.
Hastaneler aslında hayatın röntgenini çektiğiniz enteresan alanlar. Doğumları, ölümleri hastalıkları, kazanmaları, kaybetmeleri, sevinçleri, pişmanlıkları, cesareti yaşadığınız bir nevi laboratuvar gibi. Hem teknik hem yönetimsel hem duygusal hem de işletme anlamında başarı için yüzde yüz bir adanmışlık gerekiyor. Her şey, bir işi çok severek, gönülden yapmaktan geçiyor; içinizdeki çocuk ruhunu kaybetmediğiniz ve o çocuğun sesini dinlediğiniz sürece yaşınız, kazandığınız tecrübe, kazandığınız iş bağlantıları, doğru zamanda, doğru yerde olarak, doğru adımı atma gibi tüm şeyler birleşerek sizi hedefe doğru götürüyor. Sanırım buradaki en büyük etken, sektörde 31 yılımı geçirmeme rağmen hiçbir zaman amatör ve yenilikçi bakış açımı kaybetmemeye gayret etmem.

Psikoloji eğitiminizin iş hayatınıza olumlu etkileri olmuştur, psikoloji okumanın faydasını en çok hangi zamanlarda gördünüz?
İnsan davranışının temeli anlamak ve sorunları çözerek yönetebilmek konusunda almış olduğum psikoloji eğitimi hem meslek hayatımda hem de özel hayatımda bana çok fayda sağladı. Zaman zaman sağlıkta yaşanan krizlerde daha doğru bir bakış açısıyla karşımdakiyle empati kurmak ve kendi gerçeklerimizin de hayata geçtiği bir ortak platformda buluşmak, en önemli kazanımlardan biri oldu. Hastane işletmeciliğinde her şey planlı programlı olmuyor ve her an her şeye hazırlıklı olmanız gerekiyor. Özellikle Mart 2020’den itibaren içinde olduğumuz süreç, sanırım bu becerilerimi en üst düzeyde kullanmam gereken bir dönem oldu, olmaya devam ediyor. Yine de zaman zaman sabrınızın tükendiği dönemler oluyor, o zaman kendimi iş dışındaki hobilerle oyalayarak sakinleşmeye çalışıyorum.

Temizlik görevlisinden cerraha, hastane çalışanları arasındaki koordinasyonun öneminden bahsedebilir misiniz? Ekip ne tür eğitimlerle destekleniyor? 
Sağlık sektörü çok katmanlı bir yapıyı içinde barındırıyor; tüm yöneticiler sahadaki süreçleri bilmeli, rolleri değiştirerek her noktadan bakabilmeli. En önemli nokta vicdan ve etik; çalıştığınız kurumun etik değerlerle sağlık hizmeti üretiyor olması… Sadece etik değerlerle sağlık hizmeti verdiğini söylemek de artık yeterli değil. Çünkü bizim için en değerli şey, insan sağlığı ve hastalarımızın mutlu olarak hastaneden ayrılması; onların, iyi hasta deneyimleri yaşamalarını hedefliyoruz. Eğer kurum olarak böyle bir iddianız varsa, elinizdeki tıbbi çıktılarınızı paylaşarak doğru etik ve kaliteli hizmet anlayışınızı misafirlerinize sunmanız gerekiyor. Dünya artık şeffaf tıbbi çıktılarla hasta memnuniyetini kıyaslayarak stratejiler kurup, yönetimsel bakış açısıyla planlamalar yapıyor. Yani sadece “Ben etiğim” demek yeterli olmuyor. Eğer bu tam ise, gereken dengeyi korumak hem hastalar hem de kurum açısından bakarak ortak bir çözüm noktasına varmak, çok da zor olmuyor. Neticede her tür eğitimi veriyoruz, hekiminden diğer tüm kademe personele kadar genel oryantasyon işin olmazsa olmazı; akabinde meslekli teknik eğitimler, kişisel davranış paternleri ile ilgili eğitimler, ekip çalışması eğitimleri sürekli devam ediyor. Artık yeni işe aldığımız jenerasyonun da etkilerini göz önüne alarak, eğitimsel çalışmalarımızı en inovatif seviyeye çıkarmaya çalışıyoruz.

 

Sizce sağlık sektörü çalışanlarının benzer karakter özellikleri var mıdır? Bu alana yönelmek isteyen gençlere ne önerirsiniz?
Yapılan işte titiz olunması, amacın tam anlaşılması, az lafla sonuca odaklanılması, sonuca giderken pratik davranılması gerektiğini düşünüyorum. Sağlık sektörü gerçekten zor ama çok zevkli olan, hata yapma gibi bir şansınızın olmadığı bir sektör. Çünkü direkt insan sağlığına dokunuyoruz. Bu yüzden de çok detaylı planlar dâhilinde ilerlemek gerekiyor. Hastane yöneticiliği ise büyük bir orkestrayı yönetmeye benziyor. Çok farklı disiplinlerdeki doktor ve çalışanların bir çatı altında toplandığı bir yapıdan bahsediyoruz. Yani her bir enstrümanın, diğeri ile uyum içinde, bir senfoniyi eksiksiz olarak çalabilmesi gibi… Burada maharet, deneyimli bir orkestra şefinin bu zengin disiplinleri, bir bütün içinde kusursuz şekilde birleştirmesinde yatıyor. 1990 yılından bu yana bir profesyonel sağlık yöneticisi olarak bildiğim, her gün yeni bir şey öğrendiğim. Sağlık sektörü asla hata kabul etmeyen, dinamik ve katmanlı bir sektör. Bu yüzden işinize âşık olarak 7/24 hizmet vermek için kendinizi en baştan motive etmeniz şart.
İşlerin mail ortamındansa bire bir takip edilmesi çok daha kıymetli, ama yine de tüm toplantı kararlarındaki yapılacak iş listesini yazılı tutuyoruz, söz uçar yazı kalır diye... Konuyu yerinde ve alanda anlayarak karar almak çok değerli. Çok çalışmak, işe zamanında ulaşmak, sözünde durmak, iş hayatında ve hizmet sektöründe en büyük katkıdır. Kariyerimde bana verilen yöneticilik görevlerinde karar almaktan ve inisiyatif kullanmaktan hiç çekinmedim. İyi markaların parçası olabilmek için, görev aldığım yerlerin en iddialı müesseseler olması için gönülden çalıştım. Bunun önemini anlayan kıymetli ekiplerle yol aldım. 7/24 açık müesseselerde, bu nedenle mesai kavramı diğer sektörlerden ne yazık ki daha esnek, işten çıksanız bile işin sizi bırakmadığı zamanlar çok... Buna sabır gösterecek ve özveriden kaçınmayacak arkadaşlar bu sektörde barınabiliyorlar.

Özel hastanecilikte model uygulamalar için hangi ülkeler örnek gösteriliyor? 
Geçmişte tıbbi çıktıları ve Ar-Ge yatırımları nedeni ile Batı ülkelerine özenirdik. US News’ta her sene yer alan en iyi Amerikan hastanelerine gıpta ile bakardık. Avrupa’nın bizden ileri olduğunu düşünürdük. Hastane işletmeciliğinde Türkiye çok daha pratik, hızlı, dinamik ve hizmet odaklı… Pandemi döneminde Batı ülkeleri kendi sağlık sistemindeki hantallıktan goller yedi. Bizim işletmecilik tarafımız çok iyi, ülkemizde tıbbı teknolojik altyapı çok ileri düzeyde… Artık bir çeşit kanser türünde kullanılan proton tedavisi hariç her teknoloji var. İnovatif yatırımlarda özel ve kamu sektörü öncü… Uygulamada iyi olsak bile, yani güncel tedavi protokollerini hızla uygulasak bile, Ar-Ge tarafında hâlâ kat edecek çok yol var.
İsrail bu alanda çok ileri; tıbbi hizmet sunumunda ve yaşlı bakımında sosyal devlet kimliği çok güçlü, uzaktan sağlığa erişim vatandaşlar için çok etkin ve birçok sigorta paketi kapsamında imkân var, ama hastaneleri hizmet anlayışında alışageldiğimiz Türk misafirperverliğine sahip değil. Uzak Doğu’da ise Singapur bizim örnek aldığımız ülkelerden.

 

Türkiye sağlık turizminde hangi noktada? En çok hizmet verilen dallar neler?
Öncelikle dünyanın her bölgesinde gerçekleştirilmeyen birçok ilerici uygulama ülkemizde kolaylıkla yapılabiliyor. Organ nakilleri; kemik iliği nakilleri; kök hücre tedavileri; ileri kulak ameliyatları; mide, bağırsak, kolon, rektum, rahim, over, omurga eğriliği ameliyatları; ileri ortopedik ameliyatlar; böbrek, prostat kanserlerinde robotla yapılan tedaviler; diz protez ameliyatları; bir devrim niteliğinde olan makoplasti tekniği; titreme cerrahilerinin, beyin tümörleri ameliyatlarının yapılması; robotik metotla yapılan başarılı obezite cerrahileri bunlardan sadece bazıları. Deneyimli hekim kadrosu, özellikli ve takım çalışması gerektiren zorlu cerrahilerin başarı ile uygulanması, hasta hizmetlerinin son derece profesyonelce verilmesi, misafirperver konforlu bir otelcilik anlayışı, güncel teknoloji, turistik anlamda çok zengin bir kültür ile coğrafyaya sahip olmamız, en önemli tercih nedenlerimiz arasında yer alıyor.
Sanıldığının aksine, ülkemiz prestij ve gerçek değeri, saç nakillerinin, diş, plastik cerrahi tedavilerinden çok, bu tip yüksek riskli tedavilerdeki başarısından ve iyi bir hastane işleyişinden kazanıyor.

Hastaneniz Bulgaristan ve Gürcistan’da hizmet veriyor. Yeni uluslararası bağlantılarınız veya projelerinizden söz edebilir misiniz?
Oralarda tıp merkezi ve kanser merkezi işletmelerimiz oldu. Kontratlarımız doldu, şimdi farklı ülkelerde işletme yapma hazırlığı içindeyiz.

Teknolojinin kazandırdığı yeni tıbbi uygulamalardan bahseder misiniz? Ufukta umut veren tedaviler var mı?
Liv Hospital’da ileri düzey birçok uygulama son teknoloji ve tecrübeli uzman hekimleri tarafından yapılıyor. Ülkemizde ilk kez bir hastane içinde GMP standartlarında kurulan kişiye özel “Rejeneratif Tıp Kök Hücre Üretim ve Uygulama Merkezi” ile kozmetik dermatoloji-estetikten, ortopediye, geçmeyen yaralardan, yanık tedavisine kadar her türlü tedavi yapılıyor. Yaşam boyu birlikte yaşanması gereken nörolojik bazı sekellerle ilgili hastalıklarda, Covid’de, diyabetik ayak yaraları ve yanıklarda, koah hastalarında kök hücrenin medikal anlamda çeşitli kullanım alanları var. Aynı zamanda gençleşme için de kişinin kendisinden alınmış hücreler kullanılabiliyor, seyrelen saçlar yeniden çıksın ve güçlensin diye tedaviler yapılıyor. Bir de kök hücreyi ileri kıkırdak problemlerinde kullanıyoruz, yani diz ya da kalça protezlerinde köprüden önceki son çıkış olarak düşünebilirsiniz.
Kanser ameliyatlarında robotik cerrahi uygulamaları çok iyi düzeyde; diz ve kalça protez ameliyatlarında makoplasti adlı robotla çok daha etkin cerrahi yapılabiliyor. Prostat kanseri tedavisinde fokal tedavi ile “hifu” ve “nanobıçak teknolojsi” ile ameliyatsız ve anestezisiz çözümler erkekler için çok önemli. Genetik alanda yapılan çalışmalar, artık çok etkileyici; tanıya her zamankinden daha etkin ulaşabiliyoruz. Kanser tedavilerinden akıllı ilaç uygulamaları, yapay zekâ ile tedavileri düzenleme olanağı, daha net tedavi yapmamızı sağlıyor. Beyin tümörleri ameliyatlarında ameliyat esnasında kullanılan intraopeartif cihazlar tümörün yüzde yüz temizlenmesini sağlıyor. Geleneksel bir radyoterapide ortalama 25-30 seans yer alırken, 1,5 tesla MR LINAC ile ortalama 5 seansta radyoterapi süreci sağlıklı hücrelere hiç zarar vermeden tamamlanıyor. Tıp çok hızlı bir şekilde boyut değiştiriyor ve bizler bu değişimlere ayak uydurmaya çalışıyoruz. Amacımız başvuran hastalara her türlü imkânı hızla sunabilmek.

 

İstinye Üniversitesi ile bağınız, tedavi uygulamalarına yansıdı mı?
İstinye Üniversitesi’nin kuruluşundan itibaren Liv Hospital hekimleri, sürecin içinde. Zaten en başında Liv Hospital geleneği, yani kişi odaklı tanı ve tedavi yaklaşımları, teknolojisi ve inovatif çözümleri, İstinye Üniversitesi’ne aktarılarak hayata geçti. Dolayısıyla karşılıklı bir uygulama pratiği her zaman korundu. Yapay zekâ uygulamalarını İSÜ mühendislik fakültesi, hekimlerle el ele çalışarak gerçekleştiriyor. İstinye genetik ve moleküler biyoloji laboratuvarlarının varlığı ise hekimlerimizin tanı ve tedavide en önemli destekçisi.

Modern tıbba güvenmeyenlere ve aşı karşıtlarına, tıbbi işleyişi içeriden bilen biri olarak mesajınız nedir?
Mesajım, dünyanın şu anda bildiği aşının sağlık çalışanlarını ve toplumsal olarak bireyleri koruduğudur. Bunun dışında elimizdeki bilgi, yoğun bakımda yatan ve ölümle yüz yüze gelen hastaların aşısız kişilerden oluştuğu gerçeğidir. Bunu bile bile aşı karşıtı olmayı, kişisel olarak anlamakta zorlanıyorum. Kendilerini yoğun bakım servislerimize davet ediyorum.

 

Üç kitabınız var, yeni bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
Daha önce sosyal içerikli derleme tadında Otuz Yaşa Mektuplar ve Son Söz Doktorun kitaplarını yazdım. Üniversitelerdeki sağlık yönetimi bölümlerine yol göstermesi için 2017 yılında Pusula: Sağlık Hizmetlerinde Pazarlamaya Bütünleştirici Yaklaşım kitabımı hazırladım. Şimdi yine çok heyecan duyduğum iki ayrı kitabın hazırlığı içindeyim. Biri bitti, yakında raflarda olacak. İkincisi de çok yakın zamanda geliyor.