Kendisi hepimizin yakinen tanıdığı Türkiye’de sanayiye büyük katkıları olan bir ailenin mensubu. Ben onu yeni tanıdım. Onunla tanışır tanışmaz hemen sizi saran o sıcak, samimi, güçlü, özgüvenli, diyeceğini dosdoğru söyleyen hali ile karşısındakini içine çeken etrafına yaydığı bir tesir alanı yaratıyor. Sizleri de LEYLA ALATON ile tanıştırmak isterim…

Leyla Alaton İstanbul doğumlu. Liseyi Notre Dame de Sion’da, Üniversiteyi ABD’de Fairleigh Dickinson Üniversitesi’nde, İş İdaresi ve Yöneticilik üzerine okudu. Master’ını NYU’da Sosyal Bilimler dalında tamamladı. 1986’da Alarko’da Pazarlama alanında çalışmaya başladı. 1993 yılında, kendi şirketi olan Megatrend Halkla İlişkiler Danışmanlık şirketini kurdu. Aérospatiale Alcatel gibi Dünya Devlerine danışmanlık yaptı. 1992 yılında, Milli Prodüktivite Merkezi tarafından ‘Yılın İş Kadını’ seçildi. 1993 yılında, Davos Dünya Ekonomik Forumu bünyesinde ilk defa seçilen ‘Geleceğin Liderleri’ndendi. Alarko Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Alvimedica Yönetim Kurulu Başkanı görevlerini yürütmekte olan Leyla Alaton Türk-Fransız ilişkilerine katkılarından dolayı Fransa’nın en büyük devlet nişanı olan Légion d’Honneur ile ödüllendirilmiştir. Kadın Hakları, Kadının Güçlenmesi, Girişimcilik gibi konularda üniversitelere, çeşitli dernek ve vakıflara, televizyon konuşmalarına çokça davet edilen popüler bir konuşmacıdır.

 

Neredeyse 70 yılını tamamlayan, 7.000 çalışanı ile çok farklı sektörlerde faaliyet gösteren Türk ekonomisinin güçlü bir holdinginin yönetim kurulundasınız. Ülkedeki ekonomik dalgalanmalar ve belirsizlikler tüm alanları etkilediği gibi kuruluşunuzu da etkiliyor. Bu konuda yaptığınız veya yapmayı planladığınız girişimler, süreç yönetimi ile ilgili kararlarınız var mı?
Şirketimiz her zaman nakit yönetimi ve kaynakların verimli kullanılması hususlarına önem vermiştir. Şartlarla uyumlanma noktasındaki çevik hareket kabiliyetimiz ve güçlü finansal yapımız sayesinde Türkiye’de ve dünyada zorlu geçen 2022 yılını hedeflerimizi gerçekleştirerek tamamladık. 2022 yılı itibarıyla Alarko Holding’i bir portföy şirketi olarak konumlandırmak yönünde çalışmalara başladık. Turizmde sektör öncüsü konumundaki markamız Hillside ile Bodrum’da yeni bir otel yatırımına başladık. Gelecek yıllar içinde bu markamızı yurt dışı destinasyonlara taşıma planlarımız var. 2023 yılında ise yeni iş kollarına gireceğiz. Uzun vadede, enerjinin ciromuzdaki ağırlığını yeni yatırım alanlarıyla dengeleme hedefindeyiz.

KAGİDER Kurucu Üyesi olarak Türkiye’de çok aktif bir kadın hakları savunucususunuz. Kadınlar için geçmiş yıllara göre iş hayatında ve sosyal hayattaki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?
Yönetim kademelerindeki kadın sayısının artması, toplumdaki yanlış algıların değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Kadınlarla çalışan işletmelerin daha verimli bir ekosistem oluşturdukları da yadsınamaz bir gerçek. Başarılı, esnek ve kendini güne adapte edebilen organizasyonlarda kadın yöneticilerin fazlalığı ve ortaya koydukları başarılar kendini hissettiriyor. Bugün şirketlerin önceliklerinde “müşteri memnuniyeti” üst sıralarda ve dikkat ediyorum, kadının yönetim kademesinde olduğu şirketlerde bu memnuniyet, çok yüksek bir seviyede. Burada, kadınların kendileri ile beraber, başkalarını da düşünerek hareket etmesi, temel itici güç.

 

Alarko Holding’de cinsiyet eşitliği nasıl ele alınıyor? Oranlar nedir?
Alarko Holding olarak kadınların iş hayatında daha fazla yer almasını ve erkeklerle eşit şartlara sahip olmasını destekliyoruz. Vakfımız aracılığıyla bu alanda yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projelerimiz var. İnanıyoruz ki; üreten, ekonomik yönden bağımsızlığını elinde tutan kadınlar aynı zamanda gelecek nesil için de birer rol model olacaktır. Şirketimizdeki kadın çalışan oranı %44’e ulaşmış durumda. Yönetim Kurulumuzdaki kadın oranını %38’e çıkardık, önümüzdeki yıllarda bu oranı %50’ye taşımayı hedefliyoruz. Şartları gereği erkek yoğun bir profili olan iş alanlarında da kadın çalışan oranının yükseltilmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Bu tür adımların hem ekonomik hem de toplumsal açıdan çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bugün sizi siz yapan ve buralara gelmenize sebep olan deneyimlerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Daha çok insani yönlerimizi düşünerek, insanların hata yapabileceğini, hatalarından dolayı kendilerine kızsalar da, kalkıp yine koşmaya devam etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hataların tekrar edilmesi hiç hoşuma gitmez, o konuda müsamaha göstermekte zorlandığımın farkındayım. Suistimal edilmeye hiç tahammülüm olmadığını biliyorum. Ama yine de insanlara, çalışan arkadaşlarıma bol bol şans verdiğimi düşünüyorum. Ekip çalışmasına inanıyorum. Liderlik ruhumdan dolayı öncülük yapmaya, rol modeli olmaya ve ekibime iyi kaptanlık yapabilmek için de elimden geleni yapmaya her zaman hazırım. Herkes önemli ve özel olmak istiyor. Çevreni böyle hissettirebiliyor musun? Asıl mesele bu...

Babanız İshak Alaton’dan öğrendiğiniz en değerli öğretilerin başında neler gelir?
Babam çok önemli bir mentordu benim için. Kıskanılacak bir şeyim varsa iki tane çok değerli mentor, yani İshak Alaton ve Üzeyir Garih ile hayata başlamam ve hayatım boyunca bu kadar yakın olmamdır.

Mücadeleci yetiştirildim çünkü hak etmeyi öğrendim. Bu şekilde daha dayanıklı ve değer bilir oluyorsunuz. İnsan ilişkilerindeki asalet ve zarifliği, insanlar arasında hiçbir ayırım yapmamayı öğrendim.

Çok basit ama hayatı çok kolaylaştıran şeyler… Örneğin; tarihler ile birlikte mutlaka günlerin yazılmasının önemini, unutmamak için her şeyi yazarak not almayı öğrendim. Kısa ve net konuşmayı, vaktin ne kadar değerli olduğunu ama en önemlilerin başında sahip olmadıklarımın vereceği mutsuzluk yerine, sahip olduklarımla mutlu olmayı, paraya güç atfetmemeyi, manevi değerlere önem vermeyi öğrendim.

21 ve 23 yaşında iki erkek çocuk annesisiniz. Anne olmanın en zor tarafı nedir sizin için? Nasıl bir annesiniz? Çocuklarınıza verdiğiniz tavsiyeler var mı?
Çok zor ve güzel bir soru. Benim büyüdüğüm Türkiye’de imkânlar kısıtlıydı ve bu sebeple mütevazı büyüdük. Bugünün dünyasında ise pek çok olanak var, bundan dolayı da fazla materyalist. Maneviyat ve değerler daha fazla arka planda kalıyor. Dolayısıyla böyle bir dünyada çocuk yetiştirmek çok daha zor.

Bir anne olarak sevgi doluyum. Çocuklarım, benim fırsat tanıyan bir anne olduğumu söylerler. Her şeyleriyle birebir ve özenle ilgileniyorum. İnsanlara saygı ve sevgiyle yaklaşmaları, insan ayrımı yapmamaları ve herkesten bir şeyler öğrenebilecekleri bilinciyle büyüdüler. Disiplinli ve sorumluluklarının farkında olmalarını tavsiye ediyorum. Kısaca içinde büyüdüğüm değerler ve prensipleri bugünün değerleri ile aynı potada eriterek onlara aşılamaya devam ediyorum. Çocuklarımın önceliğinin maddiyat olmaması için mücadele ettim, etmeye de devam ediyorum. Bilgiye, yapabileceklerine ve düşüncelerine odaklanmalarını öğrettim onlara. Ailenin imkânlarından gelen güçten beslenmemeleri gerektiğini bilmemeliler. Hayatı anlatmaya çalışıyorum. Elbette hata yapacaklar ancak yaptıkları hataların sonuçlarına katlanacaklar. Böylelikle hayat tecrübesi kazanıp büyüyecekler.

 

Başarılı ve Girişimci Kadın kimliğinizden dolayı Tescilli Markalar Derneği’nin “2016 Yılı Özel Onur Ödülü”nü aldınız. Bugün kendi işini kurmak isteyen girişimci kadınlara tavsiyeleriniz ne olur?
Girişimcilik dediğimiz şey sadece bir fikirle olsaydı kolay olurdu. O fikrin hayata geçmesi için ciddi bir finans gücü gerekiyor genelde. En azından sürdürülebilir bir finans gücü… Orada da tecrübesi olmayan bir kadının, yediği darbelerle ayakta kalması veya ileri gitmesi zor olabiliyor. Genel kanının aksine kadının doğası çok güçlü. Kadınlara mesajım ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları... Çünkü birçok şey maddi olarak ayakta durabilmeye bağlı.

Sanata ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Contemporary Art İstanbul Danışma Kurulu üyesisiniz. Sanata yakınlığınız, yaklaşımınız ve algınız ne şekilde?
Üniversiteden mezun olduğumda, anneme çok hoşuma giden bir sanat eserini aldırmakla başladı her şey. Seneler içinde farkındalığım arttı. Daha çok, hoşuma ne gidiyorsa, neyle yaşamak istiyorsam, o eserleri toplayanlardanım. Beni eğiten şey hep sanat oldu. Hayatınızdaki, iş dünyanızdaki bir sürü problemi sanat ile çözebilirsiniz. Sanat insanın yaratıcılığını kamçılıyor. Aklınızın ambargolarını yıkmak istiyorsanız sanata gidip bakın ve uyanın.

Sosyal medyayı oldukça aktif kullanıyorsunuz. Daha çok hangi mecraları ve ne amaçla kullanıyorsunuz?
Hiçbir zaman Facebook’u merak edip girmedim. Sonrasında Instagram başlayınca artık bu dünyaya girmem gerektiğini düşündüm. Ancak Instagram’a girince direkt Facebook’a otomatik bir kayıt oluştu, Facebook hesabım bundan dolayı var. Bütün hesaplarım herkese açık şekilde. Vatandaş olarak da, fikir önderi olarak da, halka açık şirketin yöneticilerinden biri olarak da ben şeffaf, ulaşılabilir ve herkesle yakın olmaya inanıyorum. Sosyal medya, insanları bence çok daha demokratikleştirdi, homojenleştirdi ve birbirine yakınlaştırdı.

Benim sosyal medya merakımın ilk nedeni 8. viteste olması; hızından dolayı seviyorum. İkincisi, eğitim-öğretim platformu olmasından dolayı... Hem kendim için hem de bildiklerimi ve öğrendiklerimi insanlarla paylaşmak için bir eğitim platformu. Ben güzelliklerin paylaştıkça artacağını düşünüyorum. Çok güzel çok değerli insanlar tanıyorsunuz ve ummadık dostluklar oluşabiliyor.

Linkedin’e en son girdim. Oraya bayılıyorum. Çok daha filtrelenmiş. Linkedin, daha iş dünyası temalı. O yüzden ayrı seviyorum. Twitter hızlı ve kalıcı değil. Çok daha çabuk akan, zamanımız olunca izlediğimiz bir platform. Çok daha sığ, çabuk tüketilen ve ‘Bunu şu an düşündüm, ortaya atıyorum’ platformu. Bir de troll’ler var. Twitter’da negatif şeyler çok daha ön planda, bu beni çok aşağı çekiyor. Twitter’a haberlerden dolayı göz atıyorum.

 

Birçok sivil toplum kuruluşunda aktifsiniz. Sivil toplum kuruluşlarının Türkiye’de bir güç olduğuna ve etki yaratabildiğine inanıyor musunuz?
Bu bir genetik, topluma geri verme hastalığı. Babamdan geçti, armut dibine düşüyor. Üzeyir Bey’den geçti. İnsanlar STK’larda örgütlenince bir ağızdan daha güçlü olurlar ve de daha güzel şeyler yapabilirler. STK’lara her zaman önceliğim oldu ve hiç aksatmadım. Kurucu olmam gereken yerde kurucu oldum ama başkanlığı hiç almadım. Genelde yönetim kurullarında veya danışmanlar kurulunda yer aldım.

Türkiye’de STK bilinci gelişti ama şöyle bir sorun var; Türkiye’de aynı işi yapan, dağınık yapıda yüzlerce STK var. Bu da etki alanını daraltıyor. Bu sebeple aynı çatı altında bir araya gelmenin daha geniş kitlelerce bilinirlik oluşturacağını ve daha fazla kaynak yaratacağını düşünüyorum.

Diğer yandan, STK’ların ve şirketlerin ortak bir paydada buluşabilmesi için de her iki tarafın değerlerini yansıtan sürdürülebilir projelere ihtiyaç var. Her sene aynı projeyi destekleyen bir kurum, bu şekilde STK adına daha yüksek bir farkındalık yaratabilir.

Bir diğer hassas mevzu ise STK yönetimleri. Şirketlerdeki gibi STK’larda da yönetimler değişmeli ki, fikirler güncellensin. Maalesef bazen STK’lar iş dünyasının içinden olmayan ama kendilerini göstermeye meraklı isimler için bir vitrine dönebiliyor. Kısaca, evet STK’lar çok önemli ama kurumsallaşma konusunda ciddi bir yol alınması gerekiyor.

Leyla Alaton’un hem dünya için hem kendisi için gelecekle ilgili hayalleri, istekleri nelerdir?
Alvimedica’nın halka açılması çok istediğim ve hayal ettiğim bir proje. Sivil toplum tarafındaki çalışmaları da yine aynı özveri ile sürdüreceğim. Çünkü bu taraf aynı zamanda motivasyon kaynağım.

Diğer yandan pandemi ile beraber kişinin kendisinin, insan sağlığının ve hayat kalitesinin ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Bu sebeple kendime ve aileme artık daha fazla zaman ayırma isteğim var. Bu doğrultuda da üzerimdeki iş yükünü kademeli şekilde devretmek istiyorum. Bu isteğimin arkasında elbette gençlere duyduğum güven de var. Yeni nesle bizim zamanımızdakinden daha erken şans verilmesi gerektiği inancındayım.

Bu zamana kadar kimseyle yarışta olmadığım için kendimi çok özgür hissediyorum. Özgün ve özgür olmanın formülünü erken keşfettim ama kendim keşfettim.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim….