Başarılarını sık sık duyuyorum. Ödüller alıyor. Ses mühendisi. Adı: Eli Halegua. Doğduğu günden beri tanıdığım, büyüdüğünü gördüğüm bir genç. Ülke değiştirdi… İmzalar attı… şimdi de benim sorularıma cevap verdi…

Eli Halegua’yı okuyuculara tanıtmak istersek hangi cümleleri kullanmamız uygun olur?
Herhalde bu aralar en fazla öne çıkan kimliğim ses mühendisi/ses tasarımcı olmam. Türkiye’de yaşadığım yıllarda aktivist kimliğim de profesyonel hayatım kadar, hatta belki daha fazla öndeydi, ancak burada ses mühendisliği şapkam daha ağır basıyor. Bunların dışında öne çıkan kimliklerim İstanbullu Sefarad Yahudisi, Yahudi milliyetçiliği dahil tüm milliyetçiliklere karşı bir göçmen olarak sıralanabilir. Hayatta neşeli, yardımsever ve dürüst olmayı hedefliyorum ve bardağın genelde dolu tarafını görmek için çabalıyorum, ama sarkastik olmayı da seviyorum.



Yüksek eğitiminizi ‘Lojistik’ olarak tamamladıktan sonra direksiyonu kırarak ses mühendisliğine yöneldiniz. Bu konuda kırılma noktanızı ve bu mesleği seçmenizdeki sebepleri söylemeniz mümkün mü
?
Lojistik hiçbir zaman hayalimdeki meslek olmadı. Üniversitemin ilk yılından sonra yazın staj yaptım. Keyifliydi de aslında, ama ben daha sosyal mevzulara dokunan bir ortamda çalışmak istediğimi düşündüm. Açık Radyo’da gönüllülük yaparken kendimi mikserin başında buldum, iş teklifi gelince de profesyonel olarak her günümü sesle geçirir oldum. Daha sonra sinema için ses tasarımı yapan bir stüdyoda işe başladım. ‘Alaylı’ olarak öğrendiğim işi daha derinlemesine bilmek istiyordum. SAE’de Ses Mühendisliği okudum. Orayı birincilikle bitirdikten sonra Bahçeşehir Üniversitesi’nde yüksek lisansımı yaptım.

Ses Mühendisliği ne demek, çalışma alanlarını anlatmak mümkün mü?
Ses mühendisi aslında genel olarak bir ses kaynağını, kullanılacağı mecraya göre işleyip nihai hedefe teknik ve estetik koşulları işleyerek sunar. Ses mühendisi konserlerde görev alabilir, stüdyoda müzik kayıtları yapabilir. Müzik miksi, masteringi de ses mühendisliğinin ilgili olduğu alanlar. Radyo, televizyon, sinema, tiyatro da ses mühendisinin çalışabileceği diğer alanlar. Bir tiyatronun, sergi salonunun hatta restoranların bile akustik düzenlemesinde ses mühendisleri yer alabilir. Kimi alanlar daha geçişken. Örneğin konserdeki ses mikseri, müzik stüdyolarında da çalışabilir. Ben sinema, animasyon ve az da olsa reklamlar için ses tasarımı ve ses miksi yapıyorum. Baştan beri ilgim buydu. Ne mutlu ki, kariyerim bu yönde ilerledi. Arada müzik prodüksiyonlarında, konserlerde ve tiyatro oyununda da çalışma imkânım oldu.

Yurt dışında yaşıyorsunuz, bu kararı almanızda ne etkili oldu? Kanada’da göçmen olmak sizce nasıl bir duygu?
Genel hatlarıyla değinmek gerekirse, Türkiye’de ziyadesiyle politik olarak aktiftim. Yurtdışında yaşama fikri her zaman aklımda vardı, ancak başta, Türkiye’deki kariyerimi, politik ve arkadaş çevremi ve tabii ailemi bırakmak istememem, gitmemi hep ertelememe yol açıyordu. Kısaca değinmek güç ama açıkçası biraz, toplumun ülkede yaşananlara gösterdiği refleksler de yormuştu. Bir sürü insan öldürülürken, haksız yere hapis yatarken yeterince tepki verilmemesini geçtim, yazılanlar, insanların ölümünden keyif alan kitlelerin olması, içerisinde yaşadığımız ortamda kalmak isteyip istemediğimi bir kez daha sorgulamama neden oldu. Farklı seslere hiç yaşam vermeyen bir ortam vardı. Hem geniş toplum hem de Yahudi toplumu için geçerli olabilir bu. Ağabeyim Avi zaten Kanada’daydı. Eşim Zîn, annem, babam ve Avi hep birlikte beni ikna ettiler. Şimdi baktığımda iyi ki de etmişler. Geldiğimden beri henüz Türkiye’ye dönmedim. Detoks uzun sürüyor sanırım. Buradaki gündelik hayat deneyimim çok daha huzurlu. Burası da cennet değil, tabii ki ayrımcılıklar var, şiddet var, ancak insanlar birbirlerini olduğu gibi kabul ediyorlar, daha az yargılıyorlar. Ancak her şeye rağmen göçmensiniz ve Kanadalı birine göre daha çok çabalamalısınız. Her şeye rağmen burada düzenimiz kuruldu. Yaşadığımız mahalleden ve sosyal çevremizden oldukça memnunuz. Ben kendi işimi yapmaya devam edebiliyorum. Bu, bir göçmen için şanslı bir durum. Burada birçok ses ödülü aldım. Bu da tabii ki kariyerimin devam etmesinde yardımcı oldu, ama hala ortalama bir Kanadalıdan daha fazla uğraşıyorum.

Yurt dışına gitmeyi düşünenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle biriktirebildikleri kadar para biriktirsinler. İşler oturana kadar para çok hızlı gidiyor. Kur farkı da cabası… Hayatta kalmak için geçici işler yapmaya hazır olmak da önemli. ‘Göçmen’ kimliğinizle barışık olmanız lazım. Üstü kapalı ya da açık ayrımcılığa uğranacağının farkında olmak lazım. Çevreniz kısıtlı olduğu için kendinizi doğup büyüdüğünüz yer kadar güvende ya da ait hissetmiyorsunuz, ancak bence üstesinden gelinmeyecek sorunlar değil. Sadece, ‘Batı medeniyetinde’ ayrımcılık yok şeklinde düşünüp şaşırılmasın diye akılda tutmakta fayda var. Burada okulu bitirmek de önemli. Maliyetli, ancak sonrasında hızlı iş bulunacağından telafi edilebilir. Entegre olmanızı hızlandıracak her yol çok önemli.

Son olarak, bir Judeo Espanyol dilinde bir kitap çalışması yaptınız. Bu çalışmanın amacını ve çalışmanın yolculuğunu anlatabilir misiniz?
Twitter’da Rober Koptaş’ın paylaşımında Hippo Kitap’tan çıkan Paraskharh’ı gördüm. Neden Ladino da olmasın ki? Hem dili öğrenmek isteyenlere katkı olur, hem de zaten dili bilenler için hoş bir kaynak olur diye düşündüm. Avlaremoz’dan kimi arkadaşlarla konuştum. Rober kitabın dijital halini bize gönderdi. Kitabın aslı Ermeniceydi. Ermenice okumasını bilmediğimiz için tüm kelimelere ait görselleri pdf’te numaralandırdım. Sonrasında o numaraların yanına Jenny Palti ve Nesi Altaras Ladino’larını yazmaya başladılar. Ben Ladino bilmediğim için o aşamada elimdeki Ladino-İngilizce sözlükten faydalanmakla yetindim. Daha sonra kitapta yer alan Ermeni kültürüne ait objeleri ve yemekleri Yahudi kültürüne uyarladık. Çizer ile bir toplantı gerçekleştirdik, ona görselleri sunduk. Süreçte Nesi gerek basım için fonun bulunmasında, gerekse kelimelerin Ladino anlamları için çok çaba sarf etti. Nesi, Karen Gerson Şarhon ile iletişime geçti ve Karen de yardımını esirgemeyince tüm dünya Sefarad Yahudileri için ve Ladino’yu öğrenmek isteyenler için basılı bir kaynak oluşmuş oldu. Kitabın Türkiye’de basılması da ayrıca manidar bence. Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası ve birçok antisemit politikanın sonucunda bir toplumun kendi dillerinin ölümünü seçmek zorunda kaldığı bir ortamda, ölmeye yüz tutmuş bir dildeki kitabın basılması çok dillilik ve çok kültürlülük adına hoş bir girişim oldu diye düşünüyorum.

Kısa kısa
Aynaya baktığım zaman… Aklaşmış saç ve sakallar, geçen yıllar. Ama memnuniyetle andığım yıllar.
10 yıl sonra… Muhtemelen çocuklu, umarım daha az iş, daha çok ailemle geçirdiğim zaman.
Kitap okurken… Yeni şeyler öğrenmenin, yeni bakış açıları kazanmanın keyfi.
Tatile giderken… Yolun da tadını çıkarmak.
Değerlilerim… Eşim-ailem, beraber mücadele ettiğim ve ürettiğim arkadaşlarım.
Türkiye… Beni ben yapan, ama artık coğrafî olduğu kadar zihnimde de uzak olan ülke.
Kanada… Hayatımın bu bölümünün üzerinde akmasından mutlu olduğum toprak parçası.