Ayla Algan (29 Ekim 1937 - 4 Ocak 2024)

Aç kalırım kötü rol oynamam, kötü karakter oynamam.”
Ayla Algan

Çok yönlü, çok yetenekli bir sanatçıyı; içten, ilkeli bir insanı, 1937 senesinin Cumhuriyet Bayramı’nda doğan, “Cumhuriyet’in yüzü” gibi aydınlık bir kadını, Ayla Algan’ı sonsuzluğa uğurladık.
O, kelimelerin ötesi isimlerden. Ne zor başarılarını satırlara sığdırmak!



Sanat ile yoğrulmuş bir çocukluk... Uluslararası bir eğitim
Küçüklüğü sanat ile beslenmiş, annesi ressam, heykeltıraş, modacı, besteci Nevzat Kasman; babası iş adamı, Vedat Kasman. Girit’ten gelmiş bir aile.
Bale, piyano, şan dersleri alarak büyüyor, Notre Dame de Sion’da başladığı eğitimini Fransa’da tamamlıyor. Eşi Beklan Algan ile tanışıp, yirmi yaşında evleniyor.
Amerika’da en ünlü oyuncuları, mesela Marilyn Monroe, Marlon Brando gibi isimleri yetiştiren Actor’s Studio’da eşiyle birlikte eğitim alıyor. Giriş sınavını nasıl kazandığı sorulduğunda, “Ağaç olmamız istenmişti, ben de elma ağacı oldum,” diye cevap veriyor ve böylece sanat dünyasına adım atıyor. New York’ta Columbia Pictures tarafından sekiz yıllık bir kontrat teklifini reddediyor, zira ABD’de yaşamak istemiyor. “Gittiğimde eşyalarımı sandıktan çıkarmamıştım. Sandıktan çıkarıp giyiniyordum gardıroptan değil,” diyen Algan, Muhsin Ertuğrul tarafından çağrılınca, Türkiye’ye dönerek İstanbul Şehir Tiyatrosu oyuncusu oluyor.

Tiyatro oyuncusu
Evet, Ayla Algan bir tiyatro oyuncusuydu. Hamlet rolünü oynayan sayılı kadınlardan biriydi. Bu sebeple “Erkek Hamlet” olarak anılmaya başlandı. Hem Ophelia’yı da oynamıştı. Paris’te ve Berlin’de yaşadı ve tiyatrolar yaptı. İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü, tiyatronun kolektif bir sanat olduğunu savunarak, geri çevirdi.

Eğitimci
Bir araştırmacı, bir eğitimciydi. Arkadaşları ile birlikte Türkiye Tiyatro Laboratuvarı’nı, BİLSAK Tiyatro Atölyesi’ni kurmuş, buralarda onlarca oyun sahnelenmiş, sonrasında ünlü oyunculara, örneğin Muhteşem Yüzyıl’da Halit Ergenç’e oyuncu koçluğu, pek çok çocuk ile oyunculuk ve yaratıcı drama çalışmaları yaptı.


Sinema oyuncusu
Ayla Algan bir sinema oyuncusuydu. Memlekete döndükten dört sene sonra, 1964’de, Vedat Türkali’nin senaryosunu yazdığı, Ertem Göreç’in yönettiği, Lütfi Akad ve Beklan Algan’ın yapımcısı olduğu Karanlıkta Uyananlar filmi ile beyaz perdeye adım atmış, kalbimize ise bence Atıf Yılmaz’ın yönettiği, Ah Güzel İstanbul’daki Ayşe karakteri ile adını kazımıştı. Bu film 1966 senesinde, İtalya’da Gümüş Ağaç Ödülü kazanmıştı. Pek çok dizide de rol aldı. O Benim Hayatım, Aliye, Kurtlar Vadisi Pusu bunlardan bazıları…


Müzisyen
Ayla Algan bir şarkıcı, bir kültür elçisiydi. Yunus Emre’ye aşıktı. Kızının adını Yunus Emre şiirinden esinle “Sevi” koymuş; çeşitli ülkelerde Yunus Emre’nin hayatını sahnelemiş, Almanca, Fransızca ve İngilizce şiirli, şarkılı Yunus Emre albümü yapmıştı. Yunus’u dünyaya o tanıttı. Paris’in meşhur Olympia konser salonunda sahne sahneye çıkan ilk Türk sanatçıydı. Pek çok albüm çıkardı ve geniş bir diskografiye sahipti.

Başarılarını taçlandıran ödüller
Pek çok ödül aldı. Bunların arasında, 1972 UNICEF Sanatçılığı, 1974 Olympia Birinciliği, 1996 Türkiye Yazarlar Birliği En İyi Oyuncu ödüllerini sayabiliriz.



Bir kültür insanının mirası
Ayla Algan 86 yaşında hayata veda etti. Ülkemiz için, sanata gönül vermiş gençlerimiz için örnek kadınlardan olmaya; müzikteki yorumu, o tok sesinin büyüsü ile iç dünyamızı doyurmaya devam edecek. Onun yaptıklarına baktığımızda, böyle bir kültür insanını tam olarak tanımamakla kültürel olarak ne kadar geride kaldığımızın ister istemez farkına varıyoruz.
Hayvanı doğa korur, insanı ise kültür” diyen Ayla Algan’ın bu vasiyetine sahip çıkacağımıza inancım tam.

Işıklarda uyu “inatçı ve meraklı” harika kadın!