Ebe birçok dilde ‘bilge kadın’ demek. Avcı ve toplayıcılık zamanlarında otlarla tedavi becerisi bu kadınlara önce saygınlık sağlamış, sonra başlarına bela olmuş. Bin yıllarca kısırlık tedavisi, doğum kontrolü ve kürtaj gibi hayati konularda hemcislerinin yardımına koşmuşlar. Kadınlara sağladıkları seçme şansı yüzünden makbul sayılmamışlar. Kadınları koruyan ebeleri, erkekler cadı diye yakmışlar.
“Midwife” kelimesi eski Sakson dilinden geliyor
Eski Türkçede ebe, büyük anne anlamında, saygı ifadesi olarak hâlâ kullanılıyor. Kelimenin bir diğer anlamıysa oyunlarda diğerlerine karşı tek başına mücadele veren çocuk... Doğum yaptıran ebeyle sanki bir alaka var. Geçmişte kadınların yaşadıklarına göz atmak, bu benzerliği kurmamıza yardım edebilir.
Çok eskiden
İşlerin el yordamıyla yürüdüğü çok uzak geçmişte, paleolitik dönemde (M.Ö. 40.000) doğuma yardım eden kadınların öğretmeni diğer memelilerdi. Gebe çömelme pozisyonunda doğurtuluyor, göbek bağı kesiliyor, bebeğe sıcak ve uygun bir ortam hazırlanıyordu. Erkeklerin görevi, doğuma refakat etmek ve güvenliği sağlamaktı. Neolitik dönemde (M.Ö. 10.000-8.000) erkeklerin asıl işleri artık tarım olmuştu.
Mısır papirüslerinde de yer alan taburelerin geçmişi M.Ö. 2.000’lere uzanıyor
Bitkisel tedavi, gebelik ve doğumda önemli rol oynuyordu. Yararlı bitkileri tanımak, karışımlar yapmak temel beceriler arasındaydı. M.Ö. 2200-1700 arası ebelik saygın bir meslekti; alt tabakadan gelen, sosyal anlamda güçlü olan bu kadınlar, vajinal muayene yapar, bebeğin cinsiyetini söyleyebilirlerdi. Gebelerin oturtulduğu ortası açık tabure, yaklaşık 3.000 yıl boyunca kullanıldı. Zor vakalarda bir din adamı doğuma katılırdı, çünkü tehlikeli durumlara yol açan lanetin ancak din adamlarınca bozulacağına inanılırdı. Ebeler o dönemde tek tanrılı din mensubu olarak azınlıkta kalan Yahudi kadın ve çocukların da koruyucularıydı. İbrani ebeler Shifra ve Puah, firavunun yeni doğan İbrani bebekleri öldürme emrine karşı çıkmışlardı.
Mısır’dan Çıkış’a göre Shifra ve Puah, firavunun emirlerine karşı gelerek soykırımı önlediler
Mısır uygarlığında da (M.Ö. 3.500-100) ebelik, gözlem ve birikime dayanan bağımsız bir kadın mesleğiydi. Kadınlar doğum tarihini kestirebiliyor, bitkisel ilaçlar kullanıyor, süreci yönetebiliyorlardı. Erkek doktorlar riskli durumlarda devreye giriyordu, ancak bir hiyerarşi söz konusu değildi. Üst sınıftan kadınlar genelde tapınağa bağlı özel merkezlerde yardım alarak doğum yapardı, alt sınıftan kadınlar ve kölelerin durumuysa kayıtlarda yok.
Erkekler devreye giriyor
Yunan-Roma döneminde (M.Ö. 500 - M.S. 400) bilim erkek hegemonyasında olmasına rağmen, başlarda ebelik hâlâ saygın bir kadın mesleğiydi, eğitimleri Mısır geleneğine dayanıyordu. Cinsler arası eşitsizlik ve kadınların eğitim almasının engellenmesi, zamanla ebelerin statülerini değiştirdi. M.Ö. 300 sonlarında ebeler ve eczacı kadınlar erkek sağlıkçıların yardımcısı pozisyonuna düştüler.
“Katolik inancına, ebelerden daha fazla zarar veren kimse yoktur.” Malleus Maleficarum
Bizans İmparatorluğunun (M.S. 400-600) organize bir devlet olması, sağlık sisteminde ebelerin konumlarını olumlu etkilemişti. Kadınların yönettiği bir doğum hastanesi vardı, ancak bilimsel anlamda veya klinik ortamda ilerleme kaydedilemedi.
Çin’de tıbbın tamamen erkeklerin alanı haline geldiği 11. yüzyıla kadar, doğum ebeler tarafından gerçekleştirilirdi. Okuryazar olmayan bu kadınlar Çin geleneksel tıbbındaki ilaçlardan yararlanırlardı. Tayland ve Şili’de de ebeler yoksul kesimdendi. Geleneksel yöntemlerle doğum yaptıran Afrikalı kadınlar köle olarak Amerika’ya getirildikten sonra 19. yüzyıla kadar ebelik işine verildiler. Tarihte zengin ebe yok diyebiliriz J.
Ortaçağda (5-15. yüzyıl) hayatı din belirliyordu. Ebeler rahiplerin onayıyla çalışıyor, bazen görevi rahibeler üstleniyordu. Doğumun büyüyle alakalı olduğu, ebelerin özel güçleri sayesinde bu işi yaptığı inancı, toplumda bu kadınlara yönelik kuşkulara yol açıyordu. Kiliseye bakılırsa böyle güçsüz bir varlık, doğumun altından ancak şeytanla işbişliği sayesinde kalkabilirdi. Kadınlar Kiliseye bağlı üniversiteye kabul edilmiyor, üstüne üstlük Malleus Maleficarum (demonoloji kitabı) eğitimsiz olduğu halde şifa vermeye kalkışan kadını cadı ilan ediyordu. Ebelerin işi sadece acı çeken kadına yardım etmek, temiz ortam sağlamaktı. 12-16. Yüzyıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika’da ebeler ve şifacı kadınlar cadı diye işkenceyle öldürüldüler.
Ülkeyi dolaşıp eğitim vermesi için Fransa tarafından maaş bağlanan ebe Angélique Du Coudray’nin (1712-1789) yaptığı manken
Erkekleri cinsellikleriyle yoldan çıkaran günahkârlar olarak ilan edilen kadınlar, sosyal hayattan çıkartıldı, eve mahkûm bırakıldı ve doğurup doğurmama kararı ellerinden alındı. Dönemin günümüzdeki birikimle alakası olmayan “tıbbı” ebelerin tecrübesinin yanından geçemeyecek erkeklere kaldı. Ebelerin, ağrıları şiddetlendirerek doğumu başlatmak için kullandığı çavdar mahmuzunu, Marburg Tıp Fakültesi 16. yüzyıl sonunda yeni keşfedebilmişti. Kadınlara sormak kimin aklına gelirdi?
17-18. Yüzyıllarda gelişen tıp eğitimi ve cihazlar, erkeklerin avantajını artırdı. Başta erkek doğumcular tepkiyle karşılaşsalar da eğitimleri ve başarılı sonuçlar almaları sayesinde olumsuz yargılar değişti, ebeler ise yardımcıydı. Erkek doğumcular anneye örttükleri bezi boyunlarına bağlar, böylece elleriyle yaptıklarını görmez, kendilerince mahremiyet sağlarlardı.
Ebe gebeye, “Ben geldim, merak etme o da gelir, Allah kolaylık versin” dermiş
Türkiye’de doğum işleri
Hamilelik ve doğum, seremonisi bol, kutsal süreçlerdi. İsim koyma, bebeği tuzlama, kırklama gibi dinî seremoniler, doğurtana ebelik hakkı verirdi. Osmanlı’da ebeler mahkemelerde şahitlik yapar; tecavüz vakalarında polise, bulaşıcı hastalık durumlarında yetkililere yardım ederlerdi. Üst sınıflara çalışan kibar ebeler dışındaki halk ebeleri, aşçılık, hayvan doğurtmak, ölü yıkamak, kırık çıkıkçılık işlerini de bilirlerdi. Becerikliydiler yani…
Ebe okulu hatırası
Bin yıllar boyu deneyimli kadınlarca yürütülen ebelik 1892’de ilk doğumevinin, 1909’da ilk ebelik okulunun açılması ile kurumsallaştı. Cumhuriyet’in ilanıyla, ebe okulları tıp fakülteleri bünyesine alındı. 1961’de Nusret Fişek öncülüğünde köylere kadar yayılan bir örgütlenme modeli uygulamaya kondu. Türkiye’nin en ücra köylerinde sağlık ocakları kuruldu. Ebeler gebe takibi dışında aile planlaması, 0-6 yaş grubu çocukların izlenmesi, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, aşılamaların yapılması, kronik hastalıkların izlenmesi, istatistiki bilgilerin kayda alınması gibi pek çok işten sorumluydu. Ev ziyaretleri sırasında yaşlılara sağlık hizmeti götürüyor, bölgeyi ve toplumu tanıyarak olası sorunları belirliyor ve çözüm önerileri geliştirebiliyordu. 1990’larda özelleştirmeye geçilince sağlık ocakları ve sağlık evleri kapatılıp aile hekimliği uygulamalarına geçildi. 2014’te devlet yatılı sağlık meslek liseleri kapatıldı, artık ebelik eğitimi özel ve devlet üniversitelerinde verilmekte. Güncel bilgi: Herhalde garantili bir iş gibi görüldüğünden 2023’te sınavda en çok tercih edilen bölüm ebelikmiş.
Bu mesleğin önemi
Geleneksel ebeler, kuşaktan kuşağa taşınan bilgilerle çalışırdı. Kadın - çocuk hastalıkları ve doğumla ilgili donanımları sayesinde toplumun her kesimiyle temas halindeydiler. Dünyaya gelecek bebeğin keyfine göre herhangi bir saatte evden çıkabiliyor, iş bitince dönüyor, becerileri sayesinde kimse ona karışamıyordu. Bu özgürlük, ataerkil düzen açısından tehlikeliydi, tabii en büyük suçları kürtaj ve doğum kontrolüydü.
Tıp modernleşirken binlerce yıl kullanılan doğum sandalyesi terk edilmiş, annenin yatay pozisyona geçmesi doğumcunun işini kolaylaştırmış
Modern çağda ebelik, hemşirelik şemsiyesi altına girdi. 1887’de Birleşik Krallıkta, tıbbi eğitim veren İngiliz Hemşireler Birliği kuruldu. 1920’lerde, Britanya hemşire-ebe modeli ABD’de kabul gördü. Bu model hijyen eğitiminin ev ziyaretleriyle yaygınlaştırıldığı, halk sağlığını önceleyen bir uygulamaydı. Ebelik yasası 1952’de kabul edildi. Aynı yıl ABD’de de hemşirelik-ebelik programı oluşturuldu. Başarı gecikmedi, ABD’de anne ölümleri düştü.
17. Yüzyılda ebelerin sarhoş ve pis karikatürleri yapılır, 18. yüzyıl İngilteresinde ahlakları rahiplerden alınan belgeyle kanıtlanırdı. Reşat Ekrem Koçu, “Puştun sonu dedelik, orospunun sonu ebelik” diyordu. Türkçede ana veya ebeyle başlayan cinsiyetçi bir küfür var. Erkekler, hemcinslerine yardım etmekten başka bir şey yapmayan bu kadınları neden aşağıladılar, eziyet ettiler ve öldürdüler? Belki egemenliklerini baskı ve şiddet üzerine kuran diğer tüm sınıflar, gruplar gibi ezdiklerinin dayanışmasından korkmuşlardır. Dayanışmanın faturası ebelere kesmek egemenin çözümü, oyunu bozup faturayı hükümsüz kılmak da bize düşüyor.
Brian Fagan ve Nadia Durrani tarafından yazılan, Tellekt yayınlarınca basılan Yatakta Neler Yaptık kitabından:
Eski Mısır’da doğum yaptıran ebeler, ilahiler eşliğinde reçine yakıyor ve gebeye bira içiriyorlardı. İçki içen anne böylece insanları kötülükten koruyan sarhoşluk tanrısı Hathor’a sığınmış oluyorlardı. Göbek bağı balık şeklindeki obsidyen bıçakla kesiliyor, plasenta kurutulup evin girişine gömülüyordu.
***
Avrupa’da Protestan reformundan sonra ağrı kesiciler yasaklanmıştı. 1591’de gebelere afyon veren bir ebe yakıldı. Katolik olan Kraliçe Mary 1559’da tahta çıkınca yasak yumuşadı.
***
18. Yüzyılda Paris’te büyük bir doğum hastanesi açıldı, ancak lohusa humması nedeniyle hastanede ölen kadın sayısı evde doğum yapanların yaklaşık 10 katıydı. Doktorlar vücuttaki irini pıhtılaşmış süte benzettiklerinden, annelerin kendi sütleriyle zehirlendiklerini düşünüyorlardı.
Ellerinizi yıkayın
Dr. Ignaz Semmelweis, 1840’larda Viyana Hastanesi doğum kliniğinde çalışırken çok sayıda kadının lohusa hummasından (doğumdan sonra ateşin yükselmesi) öldüğünü görür. Hastanede iki doğum servisi vardır: Birisinde erkek doktor ve öğrenciler, diğerinde kadın ebeler çalışır. Erkeklerin çalıştığı serviste ölen anne sayısı, kadın ebelerin servisinden beş kat fazladır. Doktorlar pek çok hastaya dokunmakta, ebeler ise sadece gebelere baktığından enfeksiyon riski azalmaktadır.
Semmelweis doktorlara ellerini yıkamayı önerir ve ölüm oranları %36’dan %2’ye düşer. Ancak, kanıtlar açık olduğu halde zaman içinde el yıkamayı kendine yediremeyen doktorların tavrı yüzünden Semmelweis camiadan dışlanıp yalnızlığa itilir. Viyana’da bir kongrede, konuşmasının yerine ebelik yeminini okuyunca akıl hastanesine yatırılır.
Kaynakça:
http://www.saglikatolyesi.com/ebe-kimdir-turklerde-ebelik-tarihi/
https://popsci.com.tr/ignaz-semmelweisin-trajik-hikayesi-ve-semmelweis-refleksi/
https://www.inventricity.com/angelique-du-coudray-midwife
https://bianet.org/haber/elleri-tilsimli-ebeler-163006
https://www.birgun.net/makale/derman-filmi-uzerinden-ebelige-bakmak-491406
https://feministbellek.org/ebelik/
https://www.internationalmidwives.org/icm-news/the-origins-of-midwifery.html
https://www.interesjournals.org/articles/midwifery-and-midwives-a-historical-analysis.pdf
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/en-gozde-meslek-ebelik-42378069