Haber Fotoğrafı - Filmin adı: Fugitive Pieces / Türü: Dram
Yapım tarihi: 2007- Kanada, Yunanistan / Süresi: 104 dakika

Yönetmen: Jeremy Podeswa / Uyarlayan ve senarist: Jeremy Podeswa / Uyarlama: Anne Michaels’ın Fugitive Pieces romanından
Oyuncular: Stephen Dillane, Rade Šerbedžija, Rosamund Pike, Ayelet Zurer, Robbie Kay, Ed Stoppard, Rachelle Lefèvre
Orijinal dili: İngilizce, Yunanca, Yidiş, Almanca


“Hayatımdaki en önemli olaylar tanık olmadıklarımdır. Benim en gizemli hikâyem kör bir adam tarafından anlatılmalı. Bir duvarın arkasından, yeraltından denizin cilt gibi çevrelediği bir kemiğe benzeyen bir adadaki küçük bir evin köşesinden.”


“Gece bastırmadan önce mumu yak” Yunan Atasözü
Sine / Yorum satırları arasından sızan sinemanın ışığında Merhaba!
Bu ay sizleri Anne Michaels tarafından yazılan aynı adlı romandan, Yönetmen Jeremy Podeswa tarafından uyarlanan ve yönetilen 2007 yapımı, Kanada ve Yunanistan’da çekilmiş drama filmi “Fugitive Pieces”in dünyasına götürüyorum, yüreğinizin kapılarını sonuna kadar açın.

2. Dünya Savaşı sırasında Polonya’da ailesi Naziler tarafından katledilen ve bir Yunan Arkeolog olan Athos Roussos tarafından kurtarılan yedi yaşındaki Jakob Beer’in yetişkinlikteki kayıplarının acısıyla dolu hikâyesi yüreğinizden geçecek ve ruhunuza değecek, değdiği yerde de iz bırakacak, izin verin. Aktör Rade Šerbedžija’nın canlandırdığı Athos Roussos’un filmin bir yerinde söylediği bir Yunan atasözü olan “Gece bastırmadan önce mumu yak” cümlesini satırlarıma taşıyarak, Hayatlarına karanlık çökmüş insanların dramlarının acısıyla yüreklerinizdeki mumları yakmanızı öneriyorum.”


Yunanları Yahudilere yardım etmekle suçlayan Alman askerleri ve onlara tercümanlık yapan papaz


Kayıplarının acısıyla geride kalanlar
Acı bir şiirsellikte, duygu yüklü bir film izlemenizi öneriyorum size. Filmde, Polonya’da Nazilerden kurtulmak için kendini toprağa gömerek Yunan Arkeolog tarafından kurtarılan, Kanada ve Yunanistan’da yetişkinlik dönemini geçiren Jakob Beer hayatı boyunca yaşadığı kayıplarla baş etmeye çalışıyor. Yazmanın tadını alan ve beraberinde gerçek aşkı keşfeden Jakob, geçmişinin acı dolu mirasını, kayıplarına olan sevgisiyle sarıp sarmalayarak, gelecek nesillerin yaşayan hafızasına bırakmaya hazır hale geliyor. Jakob Beer’in Holokost kurbanı zor bir çocukluktan, kendini gömdüğü toprağın derinliklerinden anlam çıkartabilen bir sanatçıya dönüşümünü içiniz eriyerek izleyeceksiniz.


Direnenleri kurşuna dizen Alman askerleri

Romandaki Holokost’la bağlantılı travma, keder, kayıp ve hafıza temaları
Filmin uyarlandığı kurgusal romanda yazar, yaşam deneyiminin, kelimenin tam anlamıyla nasıl bir bedeli olduğunu, okuyucuya ciddi bir biçimde gösteriyor. Yaşayan ama kayıplarının dünyasında yürümeye devam eden ana karakter, Holokost’la bağlantılı yaşadığı travmayı keder içerisinde, kayıplarına tutunduğu hafızasından silip yoluna devam etmek istiyor. Yazar Anne Michaels kurgusal eseri Fugitive Pieces’te Holokost’tan sağ kurtulanların yaşadığı psikolojik travma sonrası nesiller arası iyileşmeyi su yüzüne çıkartıyor. Romanın başlığı Lord Byron’un 1806 sonbaharında, 18 yaşındayken özel olarak basılan ilk şiir kitabı Fugitive Pieces’den alıntılanıyor. Kitabı okuyanlar filmdeki hikâyenin kitabın ilk bölümü olduğunu fark edecekler. İkinci bölümde de Holokost’tan sağ kurtulanların çocuğu olarak Kanada’da doğan, Yahudi asıllı Kanadalı Profesör Ben’in bakış açısından bu durum anlatılıyor. Ben, Jakob’un şiirlerinin büyük bir hayranı ve ebeveynlerinin katlanmak zorunda kaldığı dehşetle başa çıkmakta zorlandığı bir dönemde Jakob’un Holokost’la baş etme biçimine saygı duyuyor. Jakob’un günlüklerini evinden almak üzere Yunanistan’a giden Ben, yazılanların satır aralarında yüzerek Jakob’un geçmişinde saatler geçiriyor. Anne Michaels’in aynı adlı romanı Fugitive Pieces’i okumanızı öneriyorum.


Holokost kurbanları için denize çiçek atan Jakob ve Athos

İki ruh bir araya gelene dek asla birlikte değiliz
Filmin ana karakteri Jakob Beer’in kalemiyle yazılmış şu satırları dinlerken hüzünleneceksiniz:
Athos’un adasının parlayan ışığını sakladığımda binlercesi de karanlıkta yok oldu. Bir odadaki eşyaları gizlerken binlercesi de kilerlerin, ahırların, mezbelelerin içine girdi. Ben Yunanca ve İngilizce öğrenip, Jeoloji ve şiir ile ilgilenirken Yahudiler Avrupa’nın çatlaklarını dolduruyordu. Kâşiflerin hikâyelerini dinlerken, bir Yahudi’nin bir şişe konyak, şeker ya da sigara karşılığında satılabildiğini bilmiyordum. Vücudumuz bizi ne olarak görüyor? İki ruh bir araya gelene dek asla birlikte değilizdir. Artık hasat zamanı karanlığından korkmuyorum.”


Holokost kurbanlarını anan Jakob ve Athos


Filmin sonunda jenerik akarken, arka planda dinleyeceğiniz ninni Yunanca ve Türkçe olarak kulaklarınıza sızacak, lütfen atlamayın. Gözlerinizi kapatın. Bırakın müzik sizi kollarına alsın. İzlediğiniz yaşanmışlıkların ruhunuza dokunuşunu gözlerinizden süzülen yaşlarla kutlayın. Ağlamak değil bu, arınmak, katarsis…

Bırakın kendinizi.

Keyifli seyirler…