Editörlüğünü Halil Genç’in, Proje Koordinatörlüğünü de Serkan Aziz Ceyhan’ın yaptığı “Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılında Geçmişten Günümüze Ayvalık’ta Zeytin Hasadı” adlı bu özel kitaba katkısı bulunmuş değerli yazarlardan Mehmet Cavlı’nın da belirttiği gibi “Dalı ile barışı, gövdesi ile ölümsüzlüğü, tanesi ile bereketi, yağı ile sağlığı simgeleyen” Ayvalık’ın ölümsüzlük sembolü zeytin ağaçları hakkında ilginç, içten ve büyüleyici bilgiler de içeren bir başucu kitabı… Ayvalık’ın altmış dört değerlisinin anı, makale, öykü, şiir, deneme ve fotoğraflarla zeytinin önemini bizlere aktardığı bilimsel, edebi, sanatsal ve güncel bir kaynak olan kolektif bir eser.

Kitabın kapak fotoğrafının, Ayvalık havalisinde Kuvayı Milliye kuvvetlerini örgütleyen, halkının barışı için savaşan ve soyuyla ölümsüzleşen Mehmet Cavit Bey’in torunu Ozan Sağdıç’ın olması ise, ayrıca parantez açılacak kadar değerli bir sembol.

Bu tarihî kitap, dünyanın güzelliklerine Herman Hesse gibi edebi gözlerle bakmayı seven, bir ağacın gövdesine baktığında, gövde ne kadar ölmüş görünürse görünsün yaşamı ve ölümsüzlüğü gören, güneşe doğru uzayan dallarda yaşama tutunma çabasını bilen romantikler ve Ayvalık’ın tarihî mirası olan zeytin ağaçlarının sayılarını, hasadı ve zeytinin tarihî yolculuğunu öğrenmek isteyen meraklılar için de vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olacaktır.


Melisa Duran

Kitapta yer alan yazılardan biri, zeytin üreticisinin emeğinin karşılığının Hasat olmasıyla ilgili. Öyle ki, Hasat, üretici için bir umut ve gelecek olarak görülüyor ve buna ünlü şair Nazım Hikmet’in dizelerinden örnek veriliyor:
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yanı ağır bastığından.”

Belki de bu yüzden bu ağaçlar, üretici için hem umut, hem gelecek, hem düğün, hem de borç ödemedir. Ağaçlarının kendilerinden uzun yaşayacaklarını bilirler, ölümsüzlük arzusu değil de, yaşamı dağıtmak ve paylaşmak arzusu ile hasat yaparlar. Çünkü bu ağaçlar üreticiye de, alıcıya da, kendilerinden daha büyük bir şey anlatır; ne olursa olsun var olmayı, yeni yapraklar verip mevsimlerle barış yapmayı, yüzlerce kez kırılmış dallarını tekrar yapraklarla her mevsim donatmayı.

Bu başucu kitabına katkıda bulunan diğer değerli yazarlardan Aylin Onart ise, Zeytin ağaçlarının mitolojideki yerinden ve antik halklardaki öneminden bahseder; mesela zeytini ezip yağını çıkarırken taş kullanılmasının yağın ömrünü kısalttığını, yağa zarar verdiğini ilk Romalılar fark etmiştir.

Antik Yunan’da ise, bir Zeytin ağacını kesmenin cezası ölümdür. Aynı zamanda Eski Yunan ve Roma’da kutsal bir aileden gelmenin sembolünün, zeytin ağacı altında doğmak olduğunu belirtir yazar. Mesela mitolojik sembollerden Artemis ve Apollo, zeytinlikte doğmuştur. Tarihte, mitolojide, hatta kutsal kitaplarda bile bu kadar adı geçen ve önemle bahsedilen zeytin ağaçlarının kıymetinin ne kadar farkında olup olmadığınızı da sorgulatıyor bu kitap.

Kitap bize, Zeytin Ağacı (El Olivo) adlı bir filmden de bahsediyor. Filmde, bir İspanyol’un bahçesindeki iki bin senelik zeytin ağacının sökülüp bir enerji şirketine satılmasıyla girdiği depresyonu konu alınıyor. İspanyol’un hayatla bağları kopuyor ve kendini unutmaya başlıyor, bunun üzerine torunu ağacı geri getirip dikmek için bir çabaya girişiyor. Burada, sökülenin, ağaçtan ziyade kendi köklerimiz olduğunu söylüyor Yazar Azize Tan. Neyse ki, zamanımızda, bu ağaçlara olan önem ve koruma eskiye göre arttı, zeytinyağının üretildiği fabrikaların çoğunun hala korunduğu ve yüz elli yıllık fabrikaların ayakta olduğu görülüyor. Türkiye’de her sene kutlanan Zeytin Bayramı, 1943 senesinde Ayvalık’ta başlamıştır. Zeytinliklere verilen bu önem, sadece yerel halk adına da değildir, Biyolog Georges Duhamel, zeytin ağaçlarına bir şey olursa Akdeniz’in biteceğini belirtmiştir. Zeytin ağaçları, su kıtlığına karşı dayanıklılıkları sebebiyle, “ölmez ağaç” olarak adlandırılır, ancak insanın kendi eliyle yarattığı bir afet olan iklim değişikliği, ölmez ağaçları ölüme yaklaştırıyor, zeytin ağaçlarını olumsuz etkiliyor. Güçlü bünyeleri nedeniyle çölde bile yaşayabilen bu ağaçların, Akdeniz’de ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmasının en büyük nedeni ise Akdeniz Havzası’nın, iklim değişikliğinin “sıcak noktası” olması. Ayrıca bazı üreticilerin, ağaçların uzun yaşamasına değil de hasat bolluğuna önem vermesi sebebiyle toprağı aşırı kimyasalla zehirleyip kirletmesi, ölümsüz ağaçların felaketi olabiliyor. Kitap, bizi bu tehlikelere karşı uyarıyor ve özellikle de Ayvalıklıları birlikteliğe, savunmaya çağırıyor. Çünkü zeytinliklerin kuruması, aynı zamanda da geçim kaynakları bu olan birçok ailenin yoksullaşması ve aç kalması demektir. Bu ekolojik stresi yenmek ve bilinçlenmek birliktelikle olur diyor, kitabımız.

Böyle bir felaket senaryosunda sadece yoksullaşma ve aç kalma tehlikesi beklemiyor bizleri; bahçesinden ağacı kesilen İspanyol gibi köklerimizi unutma, umudumuzu kaybetme ve nereden geldiğimizi bilmeme tehlikesiyle de karşı karşıyayız.

Yazarlarımızdan Berrin Akın Akbüber’in de dediği gibi, “Bizde her şey zeytinle başlar…” Hasat Şenliği, Ayvalıklıların bayramı olmuştur senelerce, kimliği olmuştur. Şenliğin gelmesiyle yaşamın ritmi değişirdi. İnsanlar birbirlerini, bağlarını hatırlar ve kimliklerini hatırlardı. Sokaklar traktörlerin sesleriyle dolardı ve o seslere uyanırdık, diyor Berrin Akın Akbüber. Şenliklerin kutsal olduğunu ve kendilerinin de bu kutsal ritme ayak uydurmak için her şeyi yaptıklarını söylüyor. Bu dediği, Homeros’un bir sözünü hatırlatıyor bizlere;
“Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım.”

Zeytin ağaçları da böyledir diyor kitabımız, onlardan yararlanabilir, bir aileyi geçindirebilir, üretim yapabilirsiniz. Ancak onlar sizden önce de vardı ve sizden sonra da olacaklar. Olmalılar. Zeytin ağacının altında serinleyebilmek, sevip sevilebilmek, doğabilmek ve ölebilmek için bizim olanı korumalı, daha da önemlisi, biz gittikten sonra bizim olmayanı bile sevmeyi öğrenebilmek için zeytinliklere ihtiyacımız var.

Sevgi ve barış daim olsun.