Haber Fotoğrafı: Ünlü yönetmen Sidney Lumet
Sinema hakkında yazmak bir kayboluş gerektirir, kitap hakkında yazmak da…
Seyrettiği filmin içerisine girebilmeli yazar, senaryoda, diyaloglarda, oyunculuklarda sahnelerin geçtiği set ortamında, dekorunda, kostümünde, aksesuarında, sesinde, ışığında, kamera hareketlerinde kaybolabilmeli. Direnmemeli yazar, önyargılarını bir kenara bırakabilmeli, kendi doğrusuyla değil evrensel doğrularla gerçek bir yargı oluşturabilmenin peşine düşebilmeli ki yargısız bırakmak da bir yargıdır.
Yönetmenin oyuncusuna çizdiği rotayı analiz etmek
Yönetmen gözüyle bakabilmeli sinema yazarı, yönetmenin film sürecindeki yolculuğunu deşifre edebilmeli! Oyuncu enstrümanına sahip olmalı, oyunculuk eğitimi almış olmalı sahnede, kamera önünde oyunculuk paltosunu giyebilmiş olmalı film analizi yapan ve bunu yazıya dökebilen kişi olmalı ki, oyuncuların oyunları ona geçebilsin. Oynadılar mı oynayamadılar mı, oynamak mı istemediler, yönetmen mi oynatamadı tüm bu soruları cevaplandırabilsin. Yönetmenin oyuncusuna çizdiği rotayı analiz edebilmeli ki, yönetmeni çözebilsin.
Tren vagonları gibi kendini akışa bırakmak
Yönetmen ışığı nereden veriyor, hangi sahneyi aydınlatarak ne demek istiyor, hangi sahnede ışığı kısarak seyircinin baktığında nasıl görmesini istiyor. Kamera hareketleri yönetmenin göz hareketleridir, ona göre seyretmeli seyirci. Peş peşe bir trenin vagonları gibi akıp gidebilmelidir bütün bu bilgiler film incelemesi yazan kişinin zihninde ama filmi seyrederken olmalıdır bütün bunlar! Film bittiğinde sihir de bitmiş olur çünkü, saat gece yarısını vurmuş olur ve film incelemesi yapan yazarın bindiği araba balkabağına dönüşür.
Yönetmenin sinema yolculuğu mercek altında
Şalom DERGİ’de sevgili Suzan Nana Tarablus’un isim annesi olduğu Sine/Yorum başlığı altındaki sayfaları cümlelerimle dolduruşumun üçüncü yılında, yönetmen sineması araştırma dosyalarımı açıyorum ve bunun Sine/Yorum yolculuğumda bir tekâmül gerçekleştirmekte olduğuna inanıyorum. Mercek altına aldığım yönetmenin sinema yolculuğunun, ilk filmi, kült olmuş filmi ve son filmi arasındaki varsa başkalaşımın yoksa kalıcı rotanın, yani “yönetmenin parmak izinin” peşine düşüyorum.
Yönetmen Sidney Lumet
Ekim ayında Woody Allen sineması ile başladığım yedinci sanattaki tekâmül yolculuğumda ikinci durağımın yönetmeni SIDNEY LUMET.
12 Öfkeli Adam’ın yönetmeni “Sidney Lumet”
1924 doğumlu Amerikalı yönetmen, yapımcı ve oyuncu Sidney Lumet, anne ve babasının çalışmakta olduğu Yidiş Sanat Tiyatrosu’nun olduğu New York’ta büyüdü. Çocukluğunda tiyatroda oyunculuk yaparak çıktığı bu yolda 1950’de CBS’de yönetmen yardımcısı oldu. Danger macera dizisinin bölümlerini yönetmeye başladı. İlk filmi 1957 yılında çektiği 12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) ile sinemaya başarılı bir geçiş yaptı. Yönetmenin kült olmuş çektiği bu ilk filmi 12 Angry Men ve son filmi Before the Devil Knows You’re Dead’i dilimize çevrilmiş adıyla “Şeytan Duymadan Önce”yi inceleyelim...
Filmin adı: 12 Angry Men (12 Öfkeli Adam)
Türü: Dram / Yapım tarihi: 1957, ABD / Süresi: 1 saat 36 dakika / Yönetmen: Sidney Lumet
Oyuncular: Henry Fonda, Lee J. Cobb, E. G. Marshall, Martin Balsam, John Fiedler, Jack Klugman, Edward Binns, Jack Warden, Joseph Sweeney, Ed Begley, George Voskovec, Robert Webber / Orijinal dili: İngilizce
Yargı-önyargı çatışmasının dayanılmaz ağırlığı
12 Angry Men filmi ile yönetmen Sidney Lumet bu ilk filminde bir ustalık sergiliyor. Genç bir İspanyol-Amerikalının, babasını öldürüp öldürmediğine karar vermek üzere jüri odasına çekilen on iki adamın ön yargılarından arınma süreçlerine şahit oluyoruz. Kamera hareketleri ile verilen mesajlar: Filmin başında adalet sarayının girişi neredeyse taban hizasından görülerek kaydediliyor ki bu sahnede adalet kavramının yüceliği vurgulanıyor. İkinci sahnede içeri giren insanlar en yukarıdan görülüyor ki burada da insanların küçük dünyalarına atıfta bulunuluyor. Diyalogların akıcılığı, oyunculukların göz dolduruşu, senaryonun ince işçiliği dışında tüm dikkatleri çeken, filmdeki kamera açıları oluyor. Filmin sonuna doğru, on bir adamın on ikinciye sırtlarını dönmeleri ile insanın kişisel dönüşüm yolculuğunda karmaşık ve çekişmeli süreçlerine iyi bir projeksiyon tutuluyor. Filmin başlarında çalışmayan pervaneye dikkat edelim. Ön yargılar ezilmeye başladığında işler yoluna girerken pervane de çalışmaya başlıyor.
Jüri üyelerinin on ikinciye sırtlarını döndükleri sahnede insanın kişisel dönüşüm yolculuğunda yalnız oluşuna dikkat çekiliyor
Karar verme sürecinde jüri üyeleri ayrı ayrı içsel çatışmalar yaşıyor ve adalet anlayışları ile yüzleşiyor. Yaşanmakta olan bu süreç doğru kararı vermeye çalışırken onları kişisel dönüşüm yolculuğuna çıkarıyor. Filmin son sahnesinde yaşlı adamla ana karakteri çok alttan görüyoruz. Yönetmen seyirciye bu ikiliyi adaletin temsilcileri olarak gösteriyor. Filmin duygusal ve karakter odaklı derinliğini film boyunca sinirli, sürekli bağıran ve oğluyla sorunları olan jüri üyesinin en güçlü ve dönüşümü oluşturuyor. Film tam bitmesi gerektiği yerde bitiyor. Sanığın suçsuz olup olmadığı gösterilmiyor. Önyargıların, gerçeği ararken ne büyük engel teşkil ettiğini anlıyoruz. “12 Öfkeli Adam”, 2007 yılında Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihî ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçiliyor ve ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar veriliyor.
Filmin son sahnesinde adaletin yücelmiş gözünden insanlara yüksekten bakıyoruz
“Şeytan duymadan önce” yirmi üçüncü ve son film hakkında
Before the Devil Knows You’re Dead, ya da dilimize çevrilen ismiyle “Şeytan duymadan önce” IMdb Puanı 7.3 olan gerilim, suç, drama içerikli Sidney Lumet’in son filmi. 2007 yılı yapımı bu filmde Oscar kazanmış iki Amerikalı oyuncu Philip Seymour Hoffman ve Marisa Tomei, yine Oscar adaylığı olan oyuncular Rosemary Harris, Albert Finney, Ethan Hawke rol alıyor. Yönetmenin bu 23’üncü ve son filmi de izlenebilir filmler listesinde ilk 250’ye girmeyi başarıyor ve o listede kalmayı sürdürüyor. Sidney Lumet’in tüm filmlerini izlemek için zamanınızı ayırdığınızda yönetmenin sinemasının ana hatlarını kendinizce belirlemeniz mümkün olabiliyor. Yönetmen sinemasını incelemenin ana yöntemi tüm filmlerini izlemekten geçiyor. Fikrime göre, başarı grafiğini zirveden yakaladığı 12 Angry Men’den sonra tüm filmlerinde bu çizgisini bir şekilde sürdürebilmiş bir yönetmenden söz ediyoruz, Sidney Lumet’ten.