Saint Simon olarak da bilinen Moximón, Atitlán Gölü çevresindeki birçok kasabada, özellikle Santiago Atitlán’da tapınılan eşi benzeri olmayan bir tanrı. Kolomb öncesi Maya tanrıları ve İspanyol etkilerinin bir karışımı Moximón, düzenbaz bir figür bir koruyucu olarak görülüyor ve insanlar kişisel veya toplumsal konularda yardımını istemek için ona sunular (purolar, alkol ve para) getiriyorlar.
Guatemala, Orta Amerika’nın en çeşitli, en renkli ülkesi... Atitlán Gölü kutsal kabul ediliyor ve çevredeki yanardağlar (Toliman, Atitlán ve San Pedro) manevi koruyucular olarak saygı görüyor. Mayalar, doğayla denge kurmanın önemli olduğuna inanıyor ve ritüeller aracılığıyla bu doğal unsurlara saygı gösteriyor.
Yanardağlar, sönmüş volkanlar, antik Maya kalıntıları ve kahve… Rengârenk, karmaşık Chichicatenango yerel pazarlarında alışveriş… Tekstil, kültürel ve dinî kimliğin hayati bir parçası. Huipiles’in (geleneksel bluzlar) tasarımları ve renkleri genellikle doğanın, kozmosun ve toplum mirasının sembollerini içeriyor ve manevi inançları yansıtıyor.
Yüzyıllar süren sömürgecilik ve küreselleşmeye rağmen, Atitlán Mayaları, geleneklerini sürdürmeyi başarmışlar. Ancak, bu uygulamalar modernleşme, göç ve Evanjelik Hristiyanlığın etkisinden kaynaklanan zorluklarla karşı karşıya olsa da bu bölge Maya kültürü ve maneviyatını yaşamak için önemli bir merkez olmaya devam etmekte.
Atitlán Gölü
Ülkenin güneybatısındaki Atitlán Gölü ziyaretçilerine ev sahipliği yapmakta. Eskiden bir krater olan bu göl, çevredeki volkanlarla birlikte bir düzine kadar Maya köyüyle çevrili. Atitlán, bir Aztek lehçesi olan Nahuatl dilinde “suyun kenarında” anlamına geliyor. Çoğu kişi Panajachel’in Guatemala’nın değerli Atitlán Gölü’nün kıyısındaki en büyük kasaba olduğunu düşünürken, Santiago Atitlán belirgin şekilde daha büyük, zorlu yemyeşil tepelerle çevrili. Santiago Atitlán’da küçük bir yerli Maya etnik gruplarından biri – Tz’utujil topluluğunun yaşadığı yerde eski bir yanardağ olan Cerro de Oro (Altın Tepesi) köyü bulunuyor. Köyün yaşlılarına göre La Puerta (Kapı) olarak da adlandırılıyor ve Xibalba’ya (Yeraltı Dünyası) geçişlerden biri olarak addediliyor.
Atitlán Gölü’nün ziyaretçileri, Cerro de Oro’yu çevreleyen masalları dinledikçe o tepeler ve yaşayanları hakkında bilgi sahibi oluyor taşıdıkları gizemi daha çok merak ediyor… Eski efsanelere göre İspanyollar ilk olarak Atitlán Gölü’ne geldiklerinde, Mayaların kendilerinden sakladığına inandıkları altını, tepenin altındaki mağaralarda ve yer altı mezarlarında aramışlar. Bu arayışlarından asla geri dönememişler ve hepsi asabi, hatta hırçın esintilerinden etkilendikleri gölün sularında telef olmuşlar.
Cerro de Oro’ya tırmanmak kısa ve dik. Bu yanardağ yürüyüşünde yukarı tırmananlar hala bir Maya sunağı olarak hizmet veren bir kaya oluşumuna tanık oluyor. Zirvenin yakınında dinlenebilecek ve gölün etrafındaki manzaranın tadını çıkarabilecek bir seyir alanı (Mirador) var. Tepenin uzak tarafında, ziyaretçilerin çok yaklaşmasını önlemek için bazıları çitle çevrili hiyerogliflerle oyulmuş taşlar…
Suzan Nana Tarablus
Peki, ya boa yılanındaki fil?
Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin uçağı, Şubat 1938’de Güney Amerika’ya giderken yanlışlıkla yakıtla aşırı yüklenmiş, Guatemala Şehri havaalanına yaklaşık 10 mil uzaklıkta düşmüştü. Uçağı parçalanmış, Saint-Exupéry ağır yaralanmış, dönemin başkenti La Antigua’da iyileşmiş. Yazarın Guatemala’daki kalışı bazı efsanelere yol açmış. Bazıları, 1942 tarihli “Küçük Prens” kitabındaki asteroidin (genç prensin geldiği addedilen cüce gezegenin) bu bölgeye dayandığını söylüyor. Bir anlatıya göre Saint-Exupéry, kitabının ilk sayfasında bulunan Cerro de Oro’yu gördüğü Atitlán Gölü’nü ziyaret etmiş – bağırsaklarında koca bir fil olan bir boa yılanına rastlamış...
Atitlán Gölü’nde…
Herkes Loch Ness canavarını, Van Gölü canavarını veya Baykal Gölü’ndekini duymuştur. Tabii ki Atitlán’ın da efsanevi bir canavarı var: Gölün en derinlerinde yaşayan Chakona (Gökkuşağı) adlı bir ejderhaya benzeyen bir canavar. Rüzgârlı günlerde gölün, geniş olan kesiminden geçen “lancha”ları (küçük tekneleri) savurup kırbaçlarken öfkelendiği söylenir. Yüzyıllar boyunca yerliler batık teknelerde yok olan balıkçılar için Chakona’yı suçladılar. Bugüne kadar, yerel halkı kanolarını sadece kıyıya yakın kullanıyor, asla gölün merkezindeki deki derin sularda kürek çekmiyorlar.
Atitlán Gölü çevresinde başka gizemler ve çokça sihir dolaşıyor; yüzeyinin altındaki batık şehirlerden, Kızılderili Burnu’na kadar… Bölge, güzelliği ve doğasıyla izleyenini büyülüyor; dünyanın bu noktasında hayal ile büyü yan yana. Grubumuzu kendi köyüne gururla götüren yerel rehberimiz Hugo bize bir sürpriz hazırlamış: Moximón’a bir ziyaret…
Atitlán -(antropoloji-müzesinde-Moximo)
Kimmiş Moximón?
Moximón, Maya maneviyatında, özellikle Guatemala yaylalarında büyüleyici ve karmaşık bir figür. Saygı ve meydan okumayı harmanlayan ikili bir doğayı simgeliyor. Kristof Kolomb öncesi Maya tanrıları, Katolik azizleri ve İspanyol etkilerinin bir füzyonunu temsil ediyor. Atitlán Gölü kıyısındaki otelimizden teknelerle ulaştığımız köyde halkının sıcak ilgisiyle karşılanıyoruz. Ciddi bir yokuşu tırmandıktan sonra Moximón’un evine varıyoruz. Bizim ölçeklerimize göre derme - çatma, hatta metruk, girişinde renkli bayraklar, bahçesinde atıkları toplanmamış kola, içki şişeleri ve biraz çöp... Kapının eşiğinden merakla süzülüyoruz. İçeride ufak çapta bir hengâme: Orta yerde Maya kültüründeki Moximón adlı, gerçek boyutlarda tahta bir figür veya heykel adam. Ceket, gömlek, fular, fötr şapka ve adak olduğunu varsaydığım sayısız kravat. Oturuyor. Yüzü sert, yani otorite ve saygı figürü olarak yansıtıyor.
Moximón eski bir ata ve İspanyolların tanıttığı Saint Simon gibi Kolomb öncesi tanrıların özelliklerini birleştirdiğine inanılıyor. Görüntüsü hem yerli hem de sömürge etkilerini yansıtırken sömürge yönetimi altındaki Maya maneviyatının dayanıklılığını ve uyarlanabilirliğini sembolize ediyor.
Maya maneviyatında Moximón, iyilik yapma, iyileştirme veya yanlışları cezalandırma yeteneğine sahip bir koruyucu ve şefaatçi olarak görülüyor. Müritler sağlık, zenginlik, aşk ve adalet gibi konularda kutsama için ona yaklaşıyorlar. İkili doğası, dileği veya adağı olan ziyaretçisine bağlı olarak hem “iyi” hem de “kötü” niyetlerle yardımcı olmasını sağlıyor.
İbadet veya dilekte bulunmak… Bizlerin de dilekleri ve temennileri var elbette. Elimiz boş gitmiyoruz: Beraberimizde getirdiğimiz, Moximón için sigara ve bir şişe tekila. Moximón’a bakmaktan ve törenleri organize etmekten sorumlu bir cofradía (dini bir kardeşlik) tarafından yönetilen ritüeller var.
Moximón’a sunulan adaklar arasında mumlar, likör, tütün, çiçekler, para ve hatta purolar bulunuyor. Bu hediyeler onu onurlandırmak ve onun iyiliğini aramak için. Ona bakmaktan sorumlu olan iki kişi, aralık dudaklarına yanan bir sigara yerleştiriyor, ağzına armağanımız olan tekilayı dökerek ona “içiriyor”, kıyafeti kirlenmesin diye çenesine bir havlu tutarak… Ve Moximón sigarasını tüttürüyor…
Moximón, Santiago Atitlán veya Zunil gibi kasabalarda Kutsal Hafta (Semana Santa) sırasında merkezî bir rol oynuyor… Kuklası sokaklarda dualar, müzik ve geleneksel danslar eşliğinde gezdiriliyor.
Bu süre zarfında, Maya maneviyatı ile Katoliklik arasındaki ilişkiyi sembolize ediyor, hatta sıklıkla Katolik kiliselerine bile getiriliyor.
Maya kozmolojisindeki ikiliklerin arabulucusu olarak rolünü yansıtan Moximón, sömürgeci ve modern baskılara rağmen Maya inançlarının direncini ve sürekliliğini temsil eden kültürel bir ikon olarak algılanıyor. Ziyaretimiz sonlanıp mekândan ayrılırken, tahta adamın sigarası ağzında, hala tütüyordu…