Haber Fotoğrafı: GLP-1 agonistleri; Diyetin ana unsuru, hatta onun yerine geçecek bir ilaç mı?


Tıp dünyasındaki yeni teşhis ve tedavi ürünleri her zaman ilk yola çıkılan amaca uygun olarak gerçekleşmemiştir. Bu, bazen kalp hastalıkları tedavisinde araştırılan molekülün tesadüfi şekilde erektil disfonksiyon (iktidarsızlık) gibi yuva yıkan bir derde çare olması ile sonuçlanmış, bazen de incelenen küf yapısının bazı mikroorganizmaların çoğalmasını engellediğinin görülmesi ile antibiyotiklerin atası olan penisilinin keşfini doğurmuştur. Son yıllardaki popüler konu ise diyabet yani şeker hastalığı için sentezlenen bir molekülün zayıflama amacı ile kullanılması olarak karşımıza çıkmıştır.

Diyabet günümüzde tüm dünyada giderek artan bir sağlık problemidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2030 yılı için tahmin ettiği küresel diyabet nüfusuna 2011 yılında ulaşılmıştır. Sonuçta 2021 yılında dünyada diyabetli birey sayısı yarım milyarı aşmıştır. Temelde problem pankreastan salgılanan insülin hormonunun yetersizliği veya insülin etkisizliği sonucu kan şekeri düzenlemesinin bozulmasıdır. Sonuçta karbonhidrat, protein ve lipid metabolizmaları sekteye uğramaktadır.


Mucize zayıflama ilaçlarının ilk çıkış noktası diyabet tedavisi

Diyabete karşı tedavi
Diyabete karşı tedavi bulma çabaları yüzyılı aşkın süredir devam etmektedir. Tip 1 diyabette insülin hormonu eksik olup bunun yerine konması gerekirken, Tip 2 diyabette yetersiz insülin ya da insülinin çeşitli nedenlerle etkisiz kalması söz konusudur. Halk sağlığı problemi olan Tip 2 diyabettir. Obezite ve fiziksel aktivite azlığı gibi durumlar bahsettiğimiz etkisizliğin artışına katkıda bulunur.

1980’lerde keşfedilen GLP-1 adlı bir proteinin insülin salgılanmasını artırabileceği gösterilse de kısa ömürlü olduğu için değerlendirilmesi zaman aldı. 1990’lı yıllarda GLP-1’i taklit eden ilaçların diyabeti düzeltebileceği üzerinde duruldu. Üstelik GLP-1’in beyindeki reseptörlerinin uyarılması, yeme isteğini de bastırmaktaydı. İlacın ideal kullanıma yakın geliştirilmesi 2017 yılını buldu. GLP-1 taklit eden bu ilaçlar mide boşalmasını yavaşlatıyor, bu da tokluk hissini artırıyordu. Sonuçta diyabet tedavi edilmekle kalmıyor neredeyse %15 civarında kilo kaybı kısa sürede sağlanıyordu. Bir süre sonra da bu grup ilaçlar asıl kimlikleri yerine “zayıflama iğnesi” olarak anılır oldular.

Endüstrileşme ile beraber kilo problemi artmaktadır. Ülkemizde obezite sıklığı %36 gibi yüksek bir orandadır. İlk tanıtımlarından sonra bu ilaçlar sosyal medyanın da etkisiyle hızla yayılmıştır. Öyle ya, insanları sevimsiz diyetlerden, ayakların geri geri gittiği spor salonlarından ve en önemlisi toplumsal baskıdan kurtaracak bir çözüm yolunu kim kaçırmak ister ki?


Zayıflama iğnesinden pek çok ünlü övgüyle bahsetti

Oprah Winfrey, Elon Musk, Whoopi Goldberg gibi ünlülerin de ilacı kullandığını ve kilolarını böyle kontrol ettiklerini açıklaması ise tedaviye güveni artırdı. Ancak bir kısım kullanıcı yine de tedaviyi gizli gizli devam etmek durumunda kaldı. Zira çevrelerince diyet yapmada iradesiz oldukları, boğazlarına hâkim olsalar sorun kalmayacağı ve işin kolayına kaçtıkları gibi ithamlara muhatap oluyorlardı. Ülkemize de resmi satışı olmayan o dönemlerde eş dost aracılığı ile ürünler gelmeye başladı.

Yurt dışında pek çok kilo verme merkezinin kapısına kilit vurmasına neden olan “mucize(!)” iğnelerin kullanımı artarak devam ediyor. Henüz bazı yan etkileri ya da kişiye bağlı oluşabilecek riskler tam anlamıyla ortaya konmamış durumda. Ancak, diyabet hastaları için bir devrim niteliğinde olduğu açık.

Sonuç olarak bu ilaçların obezite problemini çözmede ana rol oynayacak mucizevi ilaçlar mı oldukları, yoksa kullanılıp ilacı bıraktıktan sonra verdikleri kiloları aynen geri alacakları geçici bir çözüm mü olacağı henüz netlik kazanmadı. O yüzden Aziz Nesin’in hikayesindeki replikle bitirelim yazımızı; “du bakali nolecak”.