Haber fotoğrafı: Vivet Pitelon Sparkes (Foto: Sebla Selin Ok)


Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın ardında bıraktığı bilgelik...
Kıymetli yazarlarımızdan Vivet Pitelon Sparkes ile, merhum Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın yaşamını konu alan “Sevgi ve Hoşgörüye Adanmış Bir Ömür” ve “Hayata Dair” adlı kitapları vesilesiyle bir araya geldik. Beş yıl boyunca büyük bir sevgi, saygı ve adanmışlıkla kaleme aldığı bu eser, yalnızca bir yaşam öyküsünü değil, aynı zamanda Türk Yahudi Toplumunun belleğini, değerlerini ve ruhunu gelecek nesillere taşıyan bir miras niteliği taşıyor. Sparkes, bu süreçte bir yazar olmanın ötesine geçerek Rav Haleva’nın bilgeliğine ve öğreticiliğine tanıklık ettiği bu özel yolculuğu bizlerle paylaştı. Şalom Dergisi olarak biz de, bu anlamlı yolculuğun duygularla harmanlanmış perde arkasını kendisinden dinleyelim.

Sevgili Vivet, Hahambaşı Rav İsak Haleva ile yollarınız nasıl kesişti? Beş yıl süren bu uzun soluklu nehir söyleşi ve ardından gelen kitap projesi, sizin için bir hayalden gerçeğe nasıl dönüştü?
Hahambaşı Rav İsak Haleva ile Mahazike Tora yıllarında tanıştım. Burgazada Sinagogu’nda ‘amora’ olarak küçük çocuklara İbranice öğretir, sonrasında o küçük, sıcacık ortamda hep birlikte toplanır, Rav Haleva’nın midraşlardan, Talmud’dan anlattığı hikâyeleri dinlerdim. Kendisi daha sonra, Beyoğlu Musevi Lisesi ve Ulus Okulları’nda Din Bilgisi öğretmenim oldu. Rav Haleva toplumumuzun dini lideri olmasının yanı sıra, derin bilgeliği, insan sevgisi ve karşılaştığı herkese dokunan biri olarak hayatımızda her an iz bırakırdı. Yıllar geçti, oğullarım Jim ve Adam’la Amerika’dan yaz tatili için Büyükada’ya geldiğimizde, kendisiyle tesadüfen sinagogda karşılaştık. O gün yanımda bir fotoğraf makinesi vardı. Çocukları, aynı amoralık yıllarımda olduğu gibi, orta alanda topladığını görünce midraştan bir hikâye anlatacağını anlayıp hemen kaydetmiştim. Umarım tüm öğretilerini bir gün tekrar dinleme şansım olur diye de düşünmüştüm. Yıllar geçti, tekrar karşılaştığımızda, “Sizin neden hala bir kitabınız yok?” diye sordum kendisine. “Konuşurken bonkörüm ancak yazıya gelince sabrım ve vaktim yok,” diye yanıtlamıştı. O gün, Rav İsak Haleva’nın anılarını ölümsüzleştirecek kitabı ben yazmalıyım diye düşündüm. Daha sonra oğlu Rav Nafi’ye bu düşüncemi söylediğimde Hahambaşımızın çok mutlu olduğunu aktardı ve hiç vakit kaybetmeden 2019 yılında eski Hahambaşılık binasında görüşmelere başladık. İlk sohbetimizde, sadece onun yaşam hikâyesini değil, bir dönemi, bir toplumu da belgelemem gerektiğinin farkına vardım. Beş yılı aşkın süredir gerçekleşen bu söyleşiler, bir hayalden çok, Türk Yahudi Toplumu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki Yahudi cemaatlerine ve gelecek nesillere bırakılacak bir mirası oluşturma arzusunun bir yansımasıydı. O anlattıkça ben de onun bilgeliğiyle, anılarıyla, dünyaya bakışıyla derinlemesine bir yolculuğa çıktım.



Kitap kapağı bir eserin ruhunu yansıtan ilk detaydır. Bu kitabın kapağını nasıl bir düşünceyle tasarladınız ve ismini nasıl belirlediniz?
Bu kitap, Hahambaşımızın sevgi ve hoşgörüye adanmış ömrünün yansımasıdır. Kapağı tasarlarken sadelik ve derinlik arasında bir denge kurmaya çalışarak Hahambaşımıza elliye yakın resim sunduk. İçinde duygularını yansıtan inanılmaz seçenekler olmasına rağmen, Sarayburnu’nda çekilmiş, doğduğu ve büyüdüğü Galata’nın arka planda yer aldığı fotoğraf onu çok heyecanlandırdı. Böylelikle kapak için seçim yapılmış oldu. İsim konusu ise en başından beri onun hayat felsefesini ve ruhunu yansıtan bir başlık olmalıydı. Nihayetinde, Hahambaşımız Rav Haleva’nın en çok vurguladığı değerlerden esinlenerek sunduğum seçenekler arasından “Sevgi ve Hoşgörüye Adanmış Bir Ömür” onun kalbinde yer etti.

Toplumumuz üzerinde böylesine derin izler bırakmış bir bilge ve lideri anlatırken onun ruhunu ve sesini en doğru şekilde yansıtabilmek büyük bir sorumluluk. Bu süreçte nasıl bir yöntem izlediniz?
Onun sesiyle konuşabilmek, düşüncelerini gerçek ruhuyla aktarabilmek çok ince bir denge gerektiriyordu. Bu nedenle, söyleşiler boyunca sadece söylediklerini değil, çevresindeki insanlarla olan ilişkilerini, dönemine olan etkisini ve en önemlisi de onu şekillendiren değerleri gözlemledim ve anlamaya çalıştım. Şunun altını çizmeliyim ki; onun öğretmenlik tarzını örnek almış bir meslektaşı olarak onu çok iyi tanıyordum. Çocuklarıyla olan iletişimi, torunlarıyla yaptığı paylaşımlar, çoğundan haberdardım. Tüm röportajları, onun gülen yüzünü ve samimiyetini yazarken, onun sesiyle konuşabilmek ve okuyucuya onun sıcaklığını hissettirebilmek için kelimeleri özenle seçmeye dikkat ettim. Yöntem olarak hayatındaki dönüm noktalarına odaklanan bir akış izledim. Onun gençlere örnek olması ve tüm öğretilerinin yaşatılması en büyük hedefimdi. Bu nedenle beş yıllık süreci iki kitaba böldük. Birinci kitap “Sevgi ve Hoşgörüye Adanmış Ömür”; çocukluğundan itibaren yaşadıklarını, 2002 yılında İs’ad töreniyle Hahambaşı olmasından vefatına kadar süreci, bir araya geldiği isimleri, katıldığı konferansları yansıtırken, 21 adet öğretisine yoğunlaşıyor. İkinci kitap olan “Hayata Dair”, peraşalara farklı bir bakış açısı kazandırıyor, dini eğitimden çok kişisel gelişim mesajlarını vurguluyor. Konferanslarda altını çizdiği öğretilerle hayatımıza nasıl yön verebileceğimizi yansıtıyor.



Sizin de belirttiğiniz gibi, bu eserler yalnızca bir hayat hikâyesi değil aynı zamanda bir miras. Hahambaşı Rav Haleva’nın, “Tanrı seni karşıma bir melek olarak çıkardı” diyerek ifade ettiği şükran duygusu sizin üzerinizde nasıl bir etki yarattı?
Öncelikle onun en çok altını çizdiği bir değer şükretmektir. Yapmış olduğum seminerlerimden birinde beni izlemiş ve küçük bir konuşma yapmıştı. O gün şükretmenin önemini aktarmış ve “Ne kadar şükredersen hayatın o kadar bolluk içinde olur,” demişti. Bu kitapla ona yardımcı olmamın sevincini bu sözleriyle ifade ettiğinde çok heyecanlanmıştım. Bana anlattıklarını doğru aktarabilmenin tedirginliği beni birçok kez uykusuz bıraktı. O söylediği söz, ben ne yaparsam yapayım Aşem’in yanımda olduğu inancını bir kez daha hatırlattı bana. Hahambaşımızın dileği bir kitabının olmasıydı ve bunca sene bunu hayata geçiren olmamıştı. Bu fikrimi önerdiğimde o yüce gönlüyle, genç bir yazar olmama rağmen ne kadar mutlu olduğunu iletti. Onun gözünde böyle bir anlam taşımak, bu eseri tamamlamak için bana büyük bir azim verdi. Vefatından birkaç gün evvel en son görüşmemde yine bu sözleri söylediğinde kendimi tutamadım, odadan çıktıktan sonra hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu kitap bir biyografiden fazlası; Hahambaşımızın misyonu, fikirleri ve bıraktığı izleri geleceğe taşımak anlamına geliyordu. Bu nedenle onun bana duyduğu güven ve şükran duygusu, kitabın her sayfasında daha da özenli ve sorumluluk bilinciyle ilerlememi sağladı.

Hahambaşımız ile geçirdiğiniz yıllar size kişisel olarak ne kattı? Onun bilgeliğinden, duruşundan ya da sözlerinden sizin için bir hayat dersine dönüşen, aklınızda yer eden özel bir anekdot var mı?
Hahambaşı Haleva ile geçirdiğim yıllar bana sabrı ve her şeyden önce insanların gözlerinin içine bakarak onları anlamayı öğretti. Bana sık sık, “Gerçek bilgelik, dinlemekten ve anlamaya çalışmaktan geçer” derdi. Bir gün, zor bir karar vermem gerekmişti. Bana, “Daima başarılı olasın, yüzündeki gülümseme eksik olmasın,” diye hayır duası vermişti. Ben de her zaman gülümsemeye çalışıyorum. Daha fazla Teilim okuyor, haftalık peraşaların mesajlarını hayatıma uygulamaya çalışıyorum. Ulus Özel Musevi İlkokulu’nda Yahudi Değerleri ve Aktiviteleri öğretmeni olarak öğrencilerime Tikun Olam (Dünyayı Onarmak), Bikur Holim (Hasta Ziyareti) gibi Hahambaşımızın en çok önem verdiği Yahudi Değerlerini öğretiyorum.


Betül Özberk ve Vivet Pitelon Sparkes (Fotoğraf Önem Çerçel)

Kitabın büyük bir kısmını Hahambaşı Haleva hayattayken birlikte oluşturup kendisinin onayını aldınız. Ancak, vefatından sonra ‘Ardından’ bölümü eklendi. Artık aramızda olmadığı bir dönemde yazmaya devam etmek nasıl bir duygu oldu?
Kitap üzerinde çalışırken onun canlı sesi, sıcak gülümsemesi ve incelikli yorumları hep yanımdaydı. Vefatının ardından yazmaya devam etmekse, onun yokluğunu her kelimede daha derinden hissetmeme sebep oldu. ‘Ardından’ bölümü, cenazesinde yapılan konuşmaları ve taziyeleri içeriyor. Bu süreçte ailenin desteği, Rav Nafi ve eşi Leyla ile sürekli iletişimde olmak bana yardımcı oldu. Hahambaşımızın en son öğretmenler günümüzü kutladığı mesajını defalarca okudum. O artık fiziksel olarak yanımda olmasa da sözleri, öğretileri ve bıraktığı izler hâlâ yolumu aydınlatıyor.

Tanıdığınız kadarıyla tek bir cümle ile ifade edecek olsanız kendisi ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Kitabın adında yer aldığı gibi, Rav İsak Haleva ömrünü Sevgi ve Hoşgörüye Adamış, güler yüzlü ve bilge bir hâkim; öğretmen ruhuyla yoğrulmuş, birleştirici bir Rav, Türk Yahudi Toplumunun sevilen bir lideridir.

Bu eser yalnızca Hahambaşı Haleva’nın değil, Musevi cemaatinin ve bir dönemin de tanıklığını taşıyor. Bu kitap gelecek nesillere ne anlatacak ve nasıl bir miras bırakacak?
Bu kitap, küçük bir çocuğun elinden tutulduğunda, o yaşlarda içinde bulunduğu ortamın gelenekleri uygulama biçimiyle yoğrularak nasıl büyük bir lidere dönüşülebileceğini yansıtıyor. Aynı zamanda Türk Yahudi Toplumunun dayanışmasını, inancını ve tarih boyunca karşılaştığı zorluklarla nasıl başa çıktığını ve günümüzü anlatıyor. Gelecek nesiller, bu satırlarda geçmişi ve geleceğe ışık tutan bir bilgelik mirasını da bulacaklar.
Rav İsak Haleva’nın yaşatmak için ömrünü adadığı Türk Yahudi kimliği; bu kitap ve ikinci eser “Hayata Dair…” ile bütünleşiyor. Hahambaşı Haleva’nın öğretileri, Türk olarak hissettiği gururu, vatanına ve toplumuna duyduğu derin sevgi, bu kitap aracılığıyla nesilden nesile aktarılacak.
Bu vesileyle, kitabı yayına hazırlayan, her an yanımda olan Gila Erbeş’e, ince dokunuşlarıyla tasarımını gerçekleştiren Önem Çerçel’e, yaratıcı fikirleriyle destek veren Bella Parlakşimşek’e ve Gözlem Yayınevi’ne çok teşekkür ederim. 


(Foto: Jim Sparkes)

Vivet Pitelon Sparkes kimdir
1979 İstanbul doğumlu Vivet Pitelon Sparkes, lise ve üniversite eğitiminden sonra ABD, Hollanda ve Belçika’da eğitimci olarak çeşitli kültürlerden çocuklarla çalıştı. Performans koçluğu yapan ve STEAM uzmanı olan yazar, Türkiye’ye döndükten sonra “Penga ile Menga”, “STEAM Nedir?”, “STEAM Şehirde”, “İste Olsun!” kitaplarını kaleme aldı. Halen, Şalom Gazetesi Aile-Çocuk bölümünde köşe yazarlığı yapmakta ve LSJS - Middlesex Üniversitesi’nde Yahudi Eğitimi alanında yüksek lisansını tamamlamak üzeredir. Ulus Musevi Okulları’nda Yahudi Değerleri öğretmeni ve müfredat yazarı olan Sparkes, eğitime ve öğrenmeye olan tutkusuyla hem çocuklara hem de yetişkinlere ilham vermeye devam etmektedir. İki çocuk annesidir.