Haber fotoğrafı: Suzan Nana Tarablus
Bir temmuz ayında Sibirya’nın güneyinde, Rusya Federasyonu’na bağlı küçük cumhuriyetlerde, Türklerin anayurdu Hakasya ile Tuva Cumhuriyetindeydim. Orada yaşayan halk Şamanizm’e ya da Budizm’e inanıyor. Veya Şaman-Budistler… Doğa ile iç içe harmanlanmış yaşamlar… Taygalar… Sonsuzluğun sınırladığı bozkırlar… Şaman törenleri, yerel gırtlak müziği konseri, müzelerde ve doğada binlerce yıl öncelerine ait kurganlar, lezzetli yemekler…
Tuva Şamanizmi
Orta Asya’da, Türklerin anayurdunda yüzyıllardır göğün ve yerin arasında duran bir inanç sistemi yaşamaya devam ediyor: Şamanizm. Burası, modernitenin ve Sovyet sekülerizminin baskılarına rağmen ruhlar dünyasıyla kurulan kadim bağlarını koparmamış, hatta zamanla yeniden güçlendirmiş bir coğrafya. Tuva halkı için Şamanizm, yalnızca bir inanç değil; doğayla, atalarla ve görünmeyen varlıklarla kurulan canlı bir ilişki biçimi.
Tuva Şamanizmi’nde “şaman” (Tuva dilinde “kam”) kelimesi, sıradan bir din adamından çok daha fazlasını ifade ediyor. Şaman, ruhlarla iletişime geçen, hastalıkları iyileştiren, toplumu kötülüklerden koruyan ve ölülerin ruhlarını öteki dünyaya uğurlayan bir aracı, bu dünyayla öteki dünya arasında gidip gelebilen ender, biraz da sıra dışı bir varlık…
Gezimiz esnasında Başkent Kızıl’da bir ‘Şaman Kliniği’ne uğruyoruz. Hastalar oraya gelip tedavi görüyor, sadece bedenlerini değil, ruhlarını da şifalandırıyorlar. Bizi karşılayan Şaman Ludmilla, kliniği dolaştırıp bilgi verdikten sonra, aracımıza geri dönüp “Şaman Töreni” için buluşacağımız yöreye gidiyoruz. Akşamüstü... Bir dere kenarı, ağaçlıklı bir meydan… Ve alanın ortasında yanan bir ateş… Banklara yerleşiyoruz ve Ludmilla ateşin etrafında dönüyor, dönüyor ve davulunu ritmik biçimde çalmaya başlıyor; bu ses hem kendisini hem dinleyicileri transa sokuyor… Şaman ruhsal bir yolculuğa çıkıyor — kimi zaman göğe, kimi zaman yeraltına… Her birimize yaklaşıp, rahatsız olduğunu hissettiği bir yaşlıyı seçip onun şifa bulması için ateşe adaklar sunarak tavafını sürdürüyor… Dağın, akarsuyun, ağacın, atalarının koruyucu ruhlarından yardım diliyor…
Şaman Töreni
Ziyaret ettiğim Hakas ve Tuva halkları için doğa, yalnızca bir çevre değil, canlı bir varlık. Sayan Dağları ile Moğolistan Dağlarından doğarak Sibirya’nın devasa bir alanını sulayıp Kuzey Buz Denizi’ne boşalan Yenisey Irmağı boyunca süren bir yol... Ve gerçekten de bu yolculuk beklemediğim karşılaşmalarla derinlik kazandı.
Budizm ile Şamanizm iç içe
20. Yüzyılın ortalarında Sovyetler Birliği’nin din karşıtı politikaları nedeniyle Orta Asya’da bütün dinler gibi Şamanizm de yer altına çekilmek zorunda kalmıştı. Şamanlar baskı görmüş, ritüeller yasaklanmış, kamlar ya susmuş veya sürgüne gönderilmişti. Ancak Sovyetlerin çöküşünden sonra Sibirya’nın güneyinde bir “şamanik canlanma” başladı. Günümüzde Kızıl (Tuva’nın başkenti) ve çevresinde birçok şaman derneği ve okulu faaliyet göstermekte. 1990’lardan sonra Tuva’da hem Budist hem de Şaman dernekleri yeniden kuruldu. Bu şekilde aynı kişi hem şaman hem de Budist olabiliyor; hatta bazı din adamları her iki kuruma üyeymiş. Bu da yöre halkları kimliğinin çok katmanlı ruhani yapısının göstergesi değil mi?
Budizm ile Şamanizm’in buluşma noktaları, Orta Asya gibi tarihsel temas bölgelerinde belirginleşmesi doğal olsa gerek… Bu iki inanç sisteminin kökenleri, dünya görüşleri ve ritüelleri farklı olmakla birlikte, zamanla birbirlerini etkileyerek bazı ortaklaşmalar geliştirmişler. Şimdilerde modern Hakaslar ile Tuvalar arasında, ikili bir inanç sisteminde, Şamanizm, Budizm ile hem tarihsel hem de inanç-pratik düzeyinde somut bir kesişmeyle yan yana varlıklarını sürdürüyor. Aynı ailede bir kişi manastır rahibi olabilirken, diğeri şaman olabiliyor. Bu durum halkın inanç dünyasında bir çelişki yaratmaksızın doğayla ve evrenle çok katmanlı bir ilişki biçimi sunuyor. Rusya Federasyonu içindeki bu özerk cumhuriyetlerde Budizm ile Şamanizm’in iç içe geçtiği ve halkın gündelik yaşamında birlikte var olduğu en çarpıcı örneklerden biri.
Yolculuğumun sürdüğü Orta Asya coğrafyasında bu iki gelenek birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olarak yaşatılmış. Buralarda halklar hasta olduklarında ya da ruhsal bir sorun yaşadıklarında genellikle önce şamana, sonra da ‘lama’ya (Budist din adamına) gidiyorlar – veya tam tersi.
Tuva başkenti Kızıl'da Tibet Budizmi tapınağı
Kızıl’da görkemli bir Budist tapınağını geziyoruz. Etrafta hem Buda figürleri hem de doğa ruhlarını temsil eden ritüel nesneler var. Anlaşılan, birçok Budist lama, aslında geleneksel şamanik uygulamaları da yürütüyor… Şifa dağıtma, tılsım yazma, koruyucu ruh çağırma…
Yolculuk boyunca şehir girişlerinde, enerji noktası addettikleri tepelerde bulunan rüzgâr bayrakları (lungta) hem Tibet Budizm’inde hem de bölgenin Şamanizm’inde kullanılıyor.
Çünkü o bayraklara veya kurdelelere yazılan dualar, rüzgârla ruhlara ulaşıyor.
Tanrılar ve ruhsal varlıklar arasındaki kesişimde ise Orta Asya Şamanizmi’nde bazı ruhlar, Budist koruyucu tanrılarla özdeşleşmiş. Örneğin bozkır kültüründeki dağ ruhu hem Şamanik koruyucu hem Budist dharmapala (evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan kozmik doğa yasaları olan “dharma”nın koruyucusu anlamında) olarak kabul edilebilir. Budist lama’lar, yerel ruhları yatıştırmak için şamanik tarzda kurban sunma (süt, kumaş, votka dökme) ritüelleri yapar.
Güney Sibirya Şamanizmi, dışarıdan egzotik ya da gizemli görünebilir. Ancak özünde, insanın evrenle kurduğu en eski ilişki biçimlerinden birine ait olduğuna inanıyorum. Kökleri toprağın derinliklerine, dalları göğe uzanan bir ağaca benzer. Sanıyorum ki bu inanç sistemi, yalnızca ruhlarla değil, doğayla uyumlu bir varoluşun bilgeliğiyle de ilgili.
Kızıl'da Türk gırtlak müziği - Höömey konseri
Günümüzde iklim krizi, ruhsal yabancılaşma ve doğadan kopuş gibi sorunlarla boğuşan dünya için Türklerin anayurdu Orta Asya’dan yankılanan şaman davulu, yalnızca bir geleneğin değil, belki de geleceğin sesi olabilir.
ŞAMANİZM ile BUDİZM’de ORTAKLIKLAR
- Ritüel Pratiklerde Ortaklıklar: Her iki gelenekte de ritüel hem bireysel hem toplumsal düzeyde ruhsal dengeyi sağlamak için merkezi öneme sahip.
- Ruhlar ve Ruhani Varlıklarla İlişki: Her iki gelenekte de görünmeyen varlıklarla iletişim kurmak, ruhsal arınma ve rehberlik almak için önemli.
- Şifacılık ve Koruma Pratikleri: Hastalığın yalnızca bedensel değil, ruhsal bir bozulma olduğu inancı…
- Doğa ile Kutsal İlişki: Doğanın canlı ve ruhani bir alan olarak görülmesi...
- Reenkarnasyon ve Ruhun Yolculuğu: Hayat-ölüm döngüsü fikri; ölüm sonrasında da ruhsal bir süreç devam eder.
- Tanrılaştırılmış Kutsal Kişilikler: Kutsal liderin doğuştan gelen ya da sonradan kazanılmış ruhsal yetkilere sahip olması.
- Senkretik İnanç Sistemleri: Bu tür senkretik sistemlerde Budizm’in felsefi yapısı, Şamanizm’in pratik yönleriyle birleşmiş.
Ancak özellikle Tibet ve Orta Asya’da bu iki sistem karşılaşmış, birbirini dönüştürmüş ve yerel halkların zihinsel evreninde birbirini tamamlayan iki yol haline gelmiş. Bu yüzden Tibet Budizm’i bazen “şamanik Budizm” olarak da adlandırılıyor.