Mürebbiye
Stefan Zweig / İş Bankası Kültür Yay. / 96 sf.
Stefan Zweig, öyle tutkulu bir yazar ki, her insan onun eserlerinden birkaç tanesinin tadına bakmalı. Aynı zamanda kanımca Novella denilen ‘kısa roman-hikâye’ türünün de en büyük ustalarından kendisi. MÜREBBİYE adlı kitabında 4 tane inanılmaz öykü var.
İlk öykü MÜREBBİYE iki kızın ergenlikle dişilik arasında bocaladıkları acıklı bir durumu anlatıyor. İki kız kardeş birkaç saat içinde birkaç yıl birden olgunlaşıyorlar.
İkinci hikâye YAZ NOVELLASI ise ava gidenin avlanacağını hem de kötü avlanacağını anlatan evrensel bir mesaj içeriyor. Hikâyenin sonunda bir derin ‘Ahh’ çekiyorsunuz.
Üçüncü hikâye GEÇ ÖDENEN BORÇ bence en dâhiyane olanı. Bir insanın gençliğinde yaptıklarını unutmamamız gerektiğini, onu hep el üstünde tutmamızın toplum olarak boynumuzun borcu olduğunu öyle duygulu bir şekilde ifade ediyor ki, sulugözleri ağlatıyor.
Son hikâye KADIN VE YERYÜZÜ mistik bir tablo çiziyor. Yağmurun yağmasının insan üzerindeki etkisinin abartılmış ancak vurucu bir versiyonunu sunuyor.
Kısacık hikâyelerden oluşan bu çok değerli kitabı temin etmenizi öneririm.
Devrim Erbil için Şiir ve Denemeler
Gülseli İnal / Locus Yay. / 146 sf.
Biri resim yapıyor, diğeri onun yaptığı tuvalden etkilenip şiir yazıyor ya da bir başkası da bu resmi analiz ederek bir yazı kaleme alıyor. Ne kadar ilham verici değil mi!? O ressam için keyifli olduğu kadar şair için, denemeci için, eleştirmen için de ne kadar keyifli bir paylaşım bu. Bir ilham diğer ilhamı tetikliyor, fişekliyor.
İşte böyle 61 yazar, Türkiye Çağdaş Resim Sanatı’nın en değerli temsilcilerinden biri olan Devrim Erbil’in eserleri üzerine bu kitapta bir araya gelmişler. Hepsi gönülleriyle yazılarını yazmışlar.
İçerisinde bir yandan da çok güzel gözlemler alıntılar var…
Aydın Afacan’ın katkısı:
“Simonides: Poema pictura loquens, pictura poema silens (Resim sessiz şiir, şiir konuşan resimdir.)”
Hüseyin Alemdar’ın katkısı:
“Henri Rousseau: Resim yapan ben değilim, elimi başka biri tutuyor.”
Ataol Behramoğlu’nun katkısı:
“Resimdeki şiire gelince, o da tıpkı müzikteki şiir gibi ressamın iç sesiyle, mizacıyla, kimliğiyle ilgili bir olgudur. Bakarız ve bu resim bu ressama ait deriz...”
İbrahim Karaoğlu’nun katkısı:
“Bir şehir ne söylediğini unutur belki size Ama kendini nasıl hissettirdiğini unutmaz...”
Daha niceleri...
Kitabı okumanızı öneririm.