Hangimiz hayatımızda bir kez hayranlıkla seyretmedik, bir illüzyonistin sahnede yarattığı sıra dışı gösterilerini? Korkuyla nefeslerimizi tutarak, ikiye böldükleri bedenleri birleştirmelerini beklemedik? Gözlerimizin beyinlerimizi aldatmalarına şahit olmadık mı defalarca?
El çabukluğu ile yapılan akıl almaz şovlarla gerçek gibi algılanmasına yol açan, illüzyon adı verilen bu sanat, aslında görsel sanatların bir dalıdır ve uzun sürede öğrenilen bir olaydır. Ciddi bir uzmanlık gerektirir. Duyu organlarımızı yanıltan bu sistem vasıtasıyla, gerçekte var olmayan olayları gerçekmiş gibi zannederiz.
Bu illüzyon sanatında büyük şovlara imza atmış dünyaca ünlü üç muhteşem sanatçıdan bahsetmek istiyorum. Biri hayatta değil artık. Diğer ikisi şov dünyasında sıkça adlarından bahsettiriyorlar ve parlak kariyerlerini sürdürüyorlar.

Harry Houdini
Asıl adı Erik Weisz olan Harry Houdini 1874 yılında Budapeşte’de doğdu. Haham olan babası Mayer Samuel Weisz, annesi ise Cecilia Steiner Weisz idi. Ekonomik sıkıntılar içinde yaşayan ailenin tüm çocukları küçük yaşlarda çalışmaya başlamıştı. Erik henüz 4 yaşındayken aile Amerika’ya göç etti. Küçük yaşta trapezciliğe başladı. Erik 8 yaşına geldiğinde Robert Houdin adlı ünlü sihirbazın “The Memoirs of Robert Houdin” adlı otobiyografisini okudu ve onun tesirinde kalarak ‘Houdini’ ismini aldı.
İlk sahne gösterileri basit iskambil kartı hileleri veya şapka-tavşan türü küçük oyunlardı. 1894’te evlendiği Wilhelmina Rahner, sonraları Beatrice Houdini adıyla sahne gösterilerinde kendisine yardımcı oluyordu. 1900’lerin başlarında Houdini zincir, kelepçe, ip gibi bağlardan ve kilitli sandıklardan kurtulma gösterileri ve tehlikeli numaralarıyla uluslararası düzeyde büyük bir üne kavuştu.

Houdini en büyük başarısını 1920’lerde ABD turuna çıktığında gösterdi. O sırada ABD’de bazı şarlatanlar, ruhlarla konuştukla­rını ileri sürerek, bu yoldan para kazanıyorlar­dı. Houdini onların kullandıkları hileleri anla­yıp bu gösterileri kendisi düzenleyerek, onla­rın aslında gözbağcılık yaptıklarını kanıtladı. “A Magician Among the Spirits” (Ruhlar Arasında Bir Sihirbaz) adlı, bu medyumların hilelerini açıklayan bir kitap yazdı. Encyclopedia Britannica’nın 13. baskısı için “gözbağ­cılık” konusunu Houdini yazmıştır.
Mide kaslarını en sert darbelere dayanacak biçimde geliştiren Houdini, onu görmeye gelen birisinin kaslarını germesine fırsat kal­madan attığı yumruk sonucu 1926 yılında öldü. Günümüzün en tanınmış sihirbazları, kullandıkları modern teknolojiye rağmen, Houdini´ye ulaşmış değiller. Onun yaptıkları, Hint fakirlerinin, yogilerin marifetlerinin ötesindeydi.

David Copperfield
Asıl adı David Seth Konki olan sanatçı, 1956 yılında New Jersey’de Ukraynalı göçmen Yahudi bir ailede doğdu. Utangaç yapısına rağmen, 10 yaşında, kendi mahallesinde “Davino the Boy Magician” sahne adı ile sihir gösterilerine başlayan Copperfield, 12 yaşında Amerikan Sihirbazlar Topluluğu’nun en genç üyesiydi. 16 yaşında ise New York Üniversitesi’nde “sihir” konusunda ders veren David, Chicago’daki “The Magic Man” adlı müzikalde başrolü oynadı. Charles Dickens’in romanındaki ismi beğenerek, sahne adını David Copperfield olarak değiştirdi. Copperfield’in televizyon kariyeri 1977 yılında başladı. Birçok ‘talk show’a konuk oldu ve kendi şov programlarını yaptı.

Ünlü illüzyon gösterilerinden bazıları ise; Özgürlük Anıtı’nı yok etmek, Büyük Kanyon üzerinde uçmak, Çin Seddi’nin içinden geçmektir. Copperfield, “International Museum and Library of the Conjuring Arts”ın sahibidir. Dünyanın en büyük illüzyonistlerin eşyaları, malzemeleri, kitaplarının bulunduğu bu müze halka açık değildir, sadece bu meslekte olanlar ve ciddi koleksiyoncular gezebiliyor. Dünya çapında yılda 500 gösteri düzenleyen sanatçının 21 adet Emmy ödülü var (38 kez aday gösterildi). Hollywood “Walk of Fame”de el izleri olan Copperfield’e Fransa Hükümeti “şövalyelik” unvanını vermiştir. On bir adet Guinness Dünya Rekoru olan David, ünlü Forbes dergisine göre, “tarihte ticari olarak en çok kazanan sihirbaz”dır. 2003 yılında 55 milyon dolar kazanmış ve dünya çapında en çok kazanan 10. ünlü olmuştur. Copperfield’in “Beyond Imagination” ve “Impossible Tales” adında iki kitabı mevcut.

David Blaine
David Blaine 4 Nisan 1973’te Brooklyn, New York’ta doğdu. İllüzyon gösterilerinin yanı sıra, dayanıklılık sanatçılığı ile ün yapmıştır. Birçok dünya rekoru kırmış ve kırmaya da devam eden Blaine, babası tarafından Porto Rikolu, anne tarafından ise Yahudi’dir. Annesi Patrice Maureen White, New York’ta öğretmen, babası ise Vietnam gazisidir.
Henüz 4 yaşındayken, metroda gösteri yapan bir illüzyonistle karşılaşması, Blaine’nin bütün hayatını etkilemiştir. Ünlü sanatçı, ilk kez 19 Mayıs 1997’de “David Blaine: Street Magic” adlı şov ile televizyonda göründü ve bütün Amerika’da tanındı; New York Daily, Times gibi pek çok gazetelerde büyük övgüler aldı. Yaptıkları hakkındaki soruya, “Sihiri yüz yıl önceki etkileyici yerine geri getirmek istiyorum” diye cevap verdi.

5 Nisan 1999’da, içi 3 ton su dolu, yer altındaki plastik bir “mezar”a gömüldü ve tam 7 gün burada kaldı. Bu şovu daha da ilginç kılan ise, çok işlek bir caddedeki bir kaldırıma gömülmesi idi. Üzerinden geçen insanlar onu direkt görebilmekteydiler. Günde sadece 2 ya da 3 kaşık su içerek dayandı.
27 Kasım 2000’de, “Frozen in Time” adlı televizyon şovuna başladı. Blaine, ünlü Times Meydanı’nda buzun içine girerek, tam tamına 63 saat, 42 dakika ve 15 saniye kaldı. 22 Mayıs 2002’de, 30 metre yüksekliğinde ve 56 cm genişliğindeki bir sütunun üstünde tam 35 saat durarak başka bir dayanıklılık gösterisine imza attı. Amerika’nın ünlü “The Oprah Winfrey Show”unda birçok gözetmen ve sağlık ekibi eşliğinde, 18.000 litrelik su tankına girerek, 17 dakika boyunca nefesini tutmayı başardı ve ilk Guinness rekorunu kırdı.

Trump ve David Blaine

David Blaine her sene, Amerika’daki bütün çocuk hastanelerini ve kimsesiz çocukların yurtlarını gezerek onlara gösteriler yapıyor. Sanatçı, Bill Clinton, Hillary Clinton, George W. Bush, Donald Rumsfeld (Pentagon’da), Arnold Schwarzenegger, Henry Kissinger, Bill Gates ve Michael Bloomberg, Michael Jackson, Donald Trump gibi dünya çapında ünlü isimlere gösteriler yaptı.

Hayatta bazen, gerçek gibi gözüken bu illüzyonlara ihtiyaç duyulur. Bizleri günlük rutinin yeknesaklığından uzaklaştırır. Düşünüyorum bir an, bir insan niye sihirbazlık kariyerini seçer ki… Nedir onları hayatlarını riske atacak kadar motive eden? Şüphesiz başta muzip ve yaratıcı bir ruh, insanları şaşırtma ve kendini ispat etme isteği, ve belki de adrenalin bağımlılığı… Bu sanatçıların, sınırları zorlama, limitleri aşma gösterileri, başka insanlara bazen iyi anlamda örnek ve ilham verici olabilir. İyi ki varlar, bu, zaman zaman yaşamımıza renk katan sihirbazlar. Bu dünyanın ciddi ve acı olaylarını alaya alırcasına, cesur, çılgın bir tat bırakırlar yaşantımıza.