ETİMOLOJİ

Etimoloji, bir dildeki sözcüklerin kökenlerini inceleyen bir bilim dalı. Sözcüklerin de tarihi var. Sabit kalmazlar. Dillerden dillere seyahat ederler. Bu seyahat onları dönüştürür, değiştirir. Bugün, bereketli sofralarda küçük bir etimoloji yolculuğuna çıkalım istedim. Masalarınız hep sevdiğiniz yiyeceklerle dolu dolu olsun, onları sevdiklerinizle paylaşın.
* Bereket demişken, nedir bereket? Bereket bolluktur, ama sıradan bir bolluk değil, Allah’ın ihsan ettiği bir bolluktur. Türkçeye Arapçadan geçmiş. Arapça ve İbranice kökenleri aynı. İbranicedeki beraha da aynı kökten. Hepsi, Aramice, Süryanice ve Akadça “diz çökmek” anlamında bir kelimeden geliyor. Bugünkü İbranicede de var. Berek- diz. Devenin dizinden, devenin diz çökmesine, oradan diz çökmeye, oradan kutsal bir şey karşısında diz çökmeye, oradan bugünkü anlamına büyüleyici bir yolculuk geçirmiş bereket kelimesi. Aramicede “devenin diz çökmesi”yle başlamış, İbranicede “diz çökerek saygı gösterme”ye dönüşmüş, nihayet Arapçada bizim bildiğimiz nimet, bolluk, verimlilik anlamını kazanmış…
* Ya sofra? Bugün sofralarımızı evlerimizde kuruyoruz, ama kelime, yolcu yiyeceği, azıktan geliyor. Arapçadaki yolculuk kelimesi de aynı kökten. Safar. Bizde de seferi olunur ya yoldayken. Peki ya sofra yerine masa kurmaya kalkarsak?

Masa kelimesi Türkçeye Sefarad Yahudileri ile girmiş. Şöyle ki, tabak, çatal bile olmayan zamanda nasıl yemek yenirdi? Tabak şeklinde yapılmış, kocaman, basık bir ekmekle. Sefaradlar, Latince mensa kelimesinden türemiş olan masa kelimesini Türkçeye armağan etmişler. Bireysel tabağın olmadığı zamanda, ortadan alınan yemeğin üstüne konduğu kocaman ekmeğin adıymış mensa. Zamanla, ekmeğin üstüne konduğu dört ayaklı tablanın, yani masanın adı olmuş. İspanyolcası hala mesa, ki çoğu Avrupa dilinde hiç alakalı kelimeler değil. Mensa ise, Orta Avrupa ülkelerine Erasmus ile giden öğrencilerin karşısına başka türlü çıkıyormuş. Üniversitelerdeki yemekhanelerin ismi mensa imiş.
* Bir de çilingir sofraları var. Rakı ve türlü mezelerle donatılmış keyifli sofralar. Aslında o çilingir sofrası, Farsçada şilengâr sofrasından geliyor. Şölen veren. Şölen kelimesi de Moğolca. Büyük törensel yemek demek oluyor.

Kilit yapan anlamında bir çilingir kelimesi de vardır. Anahtarımızı evde unutursak, çilingiri çağırırız hani. O kelime de Farsçadan geliyor: çelengâr. Çelân, Farsçada, demirden alet, edevat demekmiş. Tabii bunun yemek konusuyla alakası yok.

* Çilingir sofrası demişken, rakıyı içince sarhoş olma ihtimalini unutmamalı. Ser-hoş. Farsça. Şarapla mest olmuş. Ser’de hoşluk var. Aman, çakırkeyif olalım. Sarhoş olmayalım.

* Sarhoşluktan daha da güzeli var: ayılmak. Aymak, ayılmak, aydınlanmak. Öztürkçe. Işık aydan gelir. Tanrıçası da Umay’dır. Kelimelerin içinde ne sırlar gizli…
Bitirirken ne diyelim? Allah sofralarınıza Halil İbrahim bereketi versin.

Kaynaklar
-Elif’in Öküzü ya da Sürprizler Kitabı - Sevan Nişanyan - Adam Yayınları
-Sözlerin Soyağacı - Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü - Sevan Nişanyan
-Her Book’a Maydanoz - Küçük Şeylerin Büyük Tarihi - Metin Uca & Özlem Kumrular